Savaş kapıya dayandığında siyasal renkler daha bir berraklaşır. Birinci Dünya Paylaşım Savaşı sırasında sosyalistler için de durum böyleydi.
Çarlık savcısı Nenarokomov, Bolşevik devrimcileri yargılarken şöyle diyordu: “Alman sosyal demokratlar (sosyalistler) savaş harcamalarını onayladılar ve hükümetin dostu olduklarını kanıtladılar. Belçika ve Fransa’nın sosyalistleri tam bir ittifakla diğer sınıflarla olan kavgalarını unuttular, parti didişmelerini bir kenara koydular ve hiç tereddüt etmeden bir bayrak altında toplandılar. Ancak Rus Sosyal Demokrasi’sinin şövalyeleri böyle davranmadı.”
O vakit Çarlık İmparatorluğu, başka topraklardaki “Slav kardeşlerini kurtarma” sahtekarlığıyla Rus halkını savaşa sürmekle meşguldü. Bugün NATO şemsiyesi altında Ukrayna’ya “arka çıkan” İngiltere ve Fransa ise, o günlerde Polonya ve Ukrayna’nın çar eliyle boğulmasının suç ortaklığını yapıyordu. Nereden nereye?
Putin’in Lenin’e kızması boşa değil. Çünkü yeni emperyal hedeflerde Lenin prensipleri hâlâ başa bela. Hele de o ulusların kendi kaderini tayin hakkı prensibi yok mu? Avrupalı sosyalistler kendi burjuvalarına savaşta destek atarken adam kalkmış içeride devrim yapmış, bir de hiç sıkılmadan Ukrayna’ya ayrılığın yolunu göstermiş!
Putin pragmatik bir adam. Yıllarca Nazi karşıtlığını kullandı. Kızıl Ordu’nun mirasına sahip çıkar gibi yaptı. Her 9 Mayıs’ta (Faşizme Karşı Zafer Günü) Sovyet bayraklarını, sosyalist ritüelleri kullanmaktan geri durmadı. Bütün bunlar yeni bir emperyalist savaşta güç toplamak içindi. Savaş için düğmeye basıldığında en büyük Lenin düşmanı, en koyu Sovyet karşıtı olduğunu bir çırpıda ispatladı. Bunu açık açık söylemekten de imtina etmedi üstelik.
Donetsk ve Luhanks’ta “Slav kardeşleri kurtarma” operasyonu, gelinen yerde Ukrayna’nın işgaline dönmüş durumda. Halk tabiriyle, her şerde bir hayır var derler. Hiç değilse revizyonizmin uzun yıllar rehin tuttuğu sosyalist semboller de terk edilmiş oldu. Putin’in yüzündeki maske düştü. Şimdi halk o yüze baktığında çarın sırıtan dişlerini görüyor.
Çarın savaşı, Rusya’da toprak sahibi sınıf ile ticaret ve sanayi burjuvazisinin üst tabakasının çıkarlarını esas alıyordu. Milyonlarca insan savaşta bu zengin zümrenin bekası için öldü. Peki ya Putin’in savaşı? Rus oligarklarının, enerji ve silah tekellerinin, toprak zenginlerinin, finans ve ticaret burjuvazisinin çıkarlarını esas alan bir savaş bu. Bu gerici savaşa, hemen her dönem olduğu gibi işçi sınıfına sırt dönmüş aristokrat işçi tabakasının, emperyal hayallere kapılan kırın ve kentin küçük burjuvalarının bir bölümü destek verebilir. Fakat Moskova ve diğer kentlerden yükselen barış sesleri, halkın yeni Çar’a desteği konusunda ciddi kırılmalara işaret.
Lenin biraz da bugünü yazmış gibi: “Başka devletlere ait toprakların ele geçirilmesi ve başka uluslara boyun eğdirilmesi, rakip ulusların çökertilmesi ve zenginliklerinin yağmalanması, Rusya, Almanya, Britanya ve diğer ülkelerdeki emekçi yığınların dikkatinin iç politik krizlerden başka yöne çekilmesi, proletaryanın devrimci hareketini zayıflatmak için milliyetçi söylemlerle işçilerin aptallaştırılması ve bölünmesi, onun öncü güçlerinin yok edilmesi. Bugünkü savaşın asıl içeriği budur…”
Rusya’da 1913’te 1 milyon, 1914’te 2 milyon işçinin greve çıktığı zamanlardı. Emperyalist savaş, aynı zamanda bu grevleri ve grevlerle güç kazanan siyasal iktidar yürüyüşünü boğmak için vardı. Savaş makinesinin en önemli destekçilerinden biri de sosyal şovenlerdi. Sosyal şovenizm başka ülkelere savaş açma, yağmalama ve diğer ulusları ezme hakkıdır. Savaş harcamalarına oy verme, savaş tezkereleri için el kaldırma hakkı aynı zamanda. Daha kötüsü sola, sosyalistlere, sosyal demokratlara sirayet eden, onları zehirleyen bir akım. Avrupa ve Rusya’da sınıf mücadelesi yerine “sınıf iş birliği” çizgisini savunan oportünizm, savaş döneminde işte bu sosyal şovenizmle ittifak yapmıştı.
Elbette bugün 1913’ler, 1914’lerdeki gibi devrimci bir işçi dalgası söz konusu değil. Ama pandemi ve ekonomik krizin faturasını yoksul halklara ödetmeye çalışan kapitalizmin yine bir paylaşım savaşı peşinde olduğu da bir gerçek. İşçiler ve yoksul halklar ise bütün dünyada arayış/uyanış içinde. Kazakistan’da akaryakıt zamlarıyla başlayan sosyal patlamanın izleri hâlâ taze. Ayaklanmayı kanla bastıran Rus özel ordu birlikleri de unutulmasın. Sosyal şovenizm işte bütün bu gerçekleri perdelemek için bir kez daha devrede.
Gelelim madalyonun diğer yüzüne. Zira madalyonun diğer yüzünde ABD, AB ve NATO gericiliği var. Donetsk ve Luhanks halklarının ezilmesi pahasına kışkırtılan Ukrayna milliyetçiliğini, faşist tahkimatla desteklenen Ukrayna yönetimini de bir kenara not etmeli. Yerinden edilen, bombardıman altında kalan, tünellerde mahsur kalan milyonlarca Ukraynalı sivilin acısında NATO ve yerli iş birlikçilerinin de sorumluluğu var.
Bugün Berlin’den Roma’ya, Londra’dan İstanbul’a kadar yüz binler barış için ayakta. Ne var ki sosyal şovenizm barış hareketlerini de yedeklemek istiyor. Rus ordularının işgaline karşı çıkan kitleler NATO’nun kanlı barış şemsiyesinin altına çağrılıyor. Putin karşıtlığı bilinçli olarak Sovyet karşıtlığıyla harmanlanıyor. Ülkemizde birçok liberal solcu “reel siyaset” adına bu dalgaya fit oldu bile. Batı emperyalizmine karşı olmak adına Putin gericiliğine yaslanan “ulusalcılar”, “Avrasyacılar” ve kendini “solcu” addetmekten sakınmayan zavallılar bir başka garabet konusu. Nihayetinde sosyal şovenizmin farklı uçlardan gelen bu iki türevi, aslında ortak bir amaçta birleşiyor: İşçi sınıfı ve halkların kapitalist emperyalizmden bağımsız bir hareket olarak ortaya çıkabileceğine dair inancı yıkmak.
Öte yandan emperyalist savaş tehdidi ekmek ve demokrasi mücadelesinin de düşmanı. Geçtiğimiz ay boyunca Türkiye’de 75 civarında fiili grev yaşandı. Elektrik, doğal gaz, akaryakıt ve temel tüketim mallarına yapılan zamlar kitlesel sokak eylemleriyle protesto edildi. Ukrayna savaşından yayılan duman bizdeki bu hak mücadelelerini boğmak için de fırsat biliniyor. Tek adam yönetimi savaş iklimine yaslanarak düzenini tahkim etme peşinde. Düzen muhalefeti ise yeni savaş senaryosunda AKP iktidarına bol keseden milliyetçi krediler vermekle meşgul.
İzleyemeyiz, bekleyemeyiz. Sosyal şovenizme prim veremeyiz. Ne NATO ne Rusya: Emperyalist savaşa karşı enternasyonal dayanışma ve mücadele! İzleyeceğimiz rota budur. Ve üstelik iş, ekmek, barış ve özgürlük taleplerimizden gram geri çekilmeden.
28 Şubat 2022
https://www.evrensel.net/yazi/90476/natocular-putinciler-ve-sosyal-sovenizm