Ercüment Akdeniz
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Göç Yazıları
  • Yazılar
    • Köşe Yazıları
    • Makaleler
    • Kitap Hakkında
    • Kültür Teori Politika
  • Kitaplar
    • En Güzel Şarkı
    • Göç ve Belediyeler
    • Göçmen Emeğinin Küresel Devinimi: Sekizinci Kıta
    • Ölüm Koridorundan Mülteci Pazarlığına: Sığınamayanlar
    • Suriye Savaşının Gölgesinde: Mülteci İşçiler
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Göç Yazıları
  • Yazılar
    • Köşe Yazıları
    • Makaleler
    • Kitap Hakkında
    • Kültür Teori Politika
  • Kitaplar
    • En Güzel Şarkı
    • Göç ve Belediyeler
    • Göçmen Emeğinin Küresel Devinimi: Sekizinci Kıta
    • Ölüm Koridorundan Mülteci Pazarlığına: Sığınamayanlar
    • Suriye Savaşının Gölgesinde: Mülteci İşçiler
No Result
View All Result
Ercüment Akdeniz
No Result
View All Result

Yapay zeka, panopticon inşa

Köşe Yazıları, Kültür Teori Politika, Makaleler
panopticon

panopticon

Share on FacebookShare on Twitter

Panopticon, Benthamcı iktidar fiziğince icat edilmiş ve çağlara damga vuracak bir hapishane sistemiydi. Cezaevi taslağı bir esaret abidesiydi. Fransa’dan diğer ülke ve kıtalara yayılacaktı. Michel Faucault Panopticon’u “Görülmeden gözetim altında tutan hapishane sistemi ” olarak tanımlar. 17. yüzyıl Avrupasını kasıp kavuran veba ve cüzzâm salgınları Panopticon’un ilham kaynağıdır. Zira kriz dönemi olarak salgınlar, tecrit ve izolasyon mekanizmalarının geliştiği dönemlerdir. Nihayetinde cezaevi sistemi de toplumsal tecritin bir türevidir. Böylece “Panopticon laboratuar olma yanıyla deney yapma, tutukluları değiştirme, bireyleri terbiye veya yeniden terbiye mekanizması” olarak kullanıldı. Bir gözetim, denetim ve rehabilitasyon modeli olarak Panopticon, Fransa örneği üzerinden devlet katmanlarına, oradan toplum yönetimine uygulandı. Yöneten erkin alabildiğince görünmez bir kudrete sahip olduğu ve fakat bunun karşısında yönetilenlerin her daim gözlem altında tutuklukları ve zavallılık duygusuna kapıldıkları “toplumsal cezaevinin” kapıları açılmıştı artık.

21. yüzyıla geldiğimizde toplumsal denetim ve esaret yeni boyutlar kazandı. Yapay zekâ, olasılık hesaplamaları, algoritmalar, dijital robotlar ve makineler gözetim ve denetimi küresel ölçeğe taşıdı. Kişisel veriler artık kapitalizmin yani petrol veya maden yatağı. Savaş, çatışma, afet, güç gibi olgular ise yine hem krizlere hem de fırsatlara işaret. Kriz anları veya bölgelerinde artık sadece silah teknolojileri değil, yapay zekâ ve algoritmik analizlerle geliştirilmiş “insani yardım programlari” da test ediliyor. Yıkım bölgelerine silahlı drone’lar kadar, yardım amaçlı sürüngen robotlar da gönderiliyor. Savaş ve insani yardım zıt iki konu olsa da çoğu zaman ortak şirketlerin kesişme kümesinde bir araya geliyor. Endüstri ortaklaşıyor. Yıkanlar ve yeniden kuranlar para üstüne para katıyorlar. Silah tekelleri mülteci fabrikası gibi göç üretiyor. Aynı tekeller “insani yardım programlarına” da el atıyorlar. Dijital kayıt/denetim ve algoritmik hesaplamalarla birlikte yıkma ve yeniden inşaya dayanan kapitalist Panopticon yönetim, her kriz bölgesinde kendisini biraz daha geliştirmeye çabalıyor.

Şirket künyelerindeki anahtar

Mültecilerin biyometrik kaydı üzerine ilk sistematik dijital proje 2002 yılında Pakistan’da uygulandı. Toplam 100 Afgan mülteci data fişlemesi içine alındı. Nereye giderlerse gitsinler ölene kadar sürecek bir takip rejimiydi bu. Ürdün Za’atari Mülteci Kampında bu proje geliştirildi, sisteme yüz taraması kaydı eklendi. Taramalar block-chain ağı olan Building Blocks’a kaydedildi. Böylece dijital takip sınırlar aşan bir evreye geçmiş oldu. 2020 yılına geldiğinde sisteme 37 milyon mülteci kaydedilmiş olacaktı. Za’atari modeli BMMYK’nın da (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) ölçüsü haline gelecekti. 2013 yılında Sophia isimli robot BM Kalkınma örgütü tarafından “ilk inovasyon elçisi” seçildi. Robot Sophia’ya Suudi Arabistan 2017’de vatandaşlık hakkı verecekti. Ki, Suudi Arabistan Suriye savaşından tek mülteci kabul etmemiş ülkeydi! 2023 yılında Sophia’nın yanına 8 robot daha dizildi ve “iyilik için yapay zekâ” kampanyası başlatıldı. Dünya bir çağ dönümünde olabilir miydi? Yapay zekâ ve algoritmik robotlar büyük insanlığın acılarını dindirebilir miydi? Daha eşit ve adil bir dünya yaklaşıyor muydu yoksa? Bilimsel ve teknolojik atılımlar elbette önemliydi. Evet, hayatı daha kolaylaştırmak mümkündü. Fakat esas mesele bilim ve tekniğin hangi ellerde kullanılıyor olmasıydı. Yapay zekâ, dijital data, algoritmik analiz… Tüm bu değişim ve gelişimlerin ardında devasa şirketler gerçekliği vardı. Ve künyesinde kapitalizm yazan her şirket, tabiat gereği, büyük insanlığın refahına değil şirket kasasında biriken sermaye artışına bakardı.

Veri tabanlı distopik hapishane

Bugün data sistemine girmeyen mülteciler yardım programlarından faydalanamaz. Göç ve iltica işlemlerini de yerine getiremez. Gelinen yerde mültecinin kişisel verileri saklama hürriyetinin de karşılığı kalmadı. Hukuki bakımdan da önemli bir tartışma bu. Şirketler ve devletler bu verilere kolaylıkla ulaşıyor. Kişi mülteci programından çıksa dahi kişisel verilerini kurtaramıyor. Verilerin küresel mobilizasyonu yeni bir pazar akını açtı. Parayı basan şirket veya diplomatik şantaj yapan devlet, verileri istediği gibi kullanabiliyor. Savaş veya zulüm nedeniyle kaçan mültecilerin bilgisi can güvenliğini de tehdit ediyor.

Data kayıt ve takip sistemleri UNCHR ile iş birliğinde olan şirketlere ihale ediliyor. ABD’deki PALANTİR şirketi tipik örnek. Nitekim PALANTİR CIA bağlantılı Q-Tel’den yardım aldı. Hem Los Angeles Polis Departmanı’na hem de ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi’ne işler yapıyor. WFP (Dünya Yiyecek Programı) ile de ortak çalışıyor,

Yapay zekânın kötü ellerde kullanımı bir başka tehlikeye işaret. Nitekim ABD ve AB ülkelerinde aşım sağın yükselişi biliniyor. Mülteci datalarının bu güçlerin eline geçmesi “Algoritmik Önyargı “dizilimini getirebilir ve linçlerin önü açılabilir. Dijital ırkçılık devletlerin rejimi haline dönüşebilir.

Algoritmik zekâ insani yardım faaliyetlerini kolaylaştırabilir. Fakat tersi de mümkün. Öyle ki, İsrail ordusu LAVENDER ve THE GOSPEL projeleriyle 37 bin Filistinliyi hedef alabildi. Silahlı drone ‘lar datalar üzerinden insan avına çıkarken, aynı dönende Gazze’ye yardım götüren/çalışan gönüllüleri izledi. BM mülteci kampları ve çadırları vuruldu. Gerekçe yüklenmiş data verileriydi: Siviller mülteci savaşçılara kalkan yapıldığı için vurulmuşlardı(!) Dolayıyla yapay zekâ kıyım teknolojisi için de kullanılabiliyor. Öte yandan UNCHR ve WFP ile ortak çalışan her şirket mülteci datalarına kolaylıkla erişebiliyor. Dijital cüzdanlar, olasılık kameleri mültecileri “terbiye” etmenin ya da yıldırmanın aparatları olarak kullanılabiliyor. Sistematik geri gönderme, itme ve deport için algoritmik suç katalogları oluşturuluyor. Uluslararası hukuk bu kez dijital gelişmeyle çiğnenmiş oluyor.

O halde, kendi başına ne yapay zekâ ne de algoritmik devrim insanlığa refah ve barış getirecek kudrete sahip. Öncelikle bu ilerlemenin kimlerin elinde nasıl kullanıldığına bakmak lazım. Peki, bu distopik neo-panopticon düzenin karşısında ne durabilir? Geçtiğimiz günlerde PALANTİR şirketinin New York ofisi önünde eylem yapan göçmenler ve hak savunucularına kulak verilebilir. Zira mülteci haklarını savunmak, bilim ve teknolojik etiği savunmakla iç içe geçiyor; her gün biraz daha fazla. Ve çağlar değişse de ezilenler mücadele etmekten vazgeçmiyor.

KAYNAK:

1- Michel Faucault – Hapishanenin Doğuşu

2- Sammer Abboud Merip sayı:313

3- Kıvanç Eliaçık’a kaynak için teşekkür

Yapay zeka, panopticon inşa

Önceki

Serçeler – 4

Sonraki

En sevdiğim şeyler

Göç Yazıları

20 Haziran Dünya Mülteciler Günü: Mülteciler, haklarıyla birlikte mültecidir

Tigray’dan Suudi Arabistan’a küresel modern köleler

Makinelerin göçü

İçeriden dışarıya mektuplar: Yeni Göçmen Planı

Dört sınır geçtikten sonra

G20’ye su taşıyan sendikalar

Benden size bir film önerisi

Göçmenler neden Trump’a oy verdi?

Etiketler

ab adana afgan akp Almanya deprem faşizm filistin gazze grev göç göçmen göçmen işçi göçmen işçiler göçmenler göç ve belediyeler ittifak iş cinayeti işçi işçiler kitap tanıtım korona mektup mücadele mülteci mülteci işçi mülteci işçiler mülteciler nato pandemi pazarkule savaş sendika serçe seçim seçimler suriye Suriyeli suriyeliler sınır Türkiye van yunanistan zonguldak ırkçılık
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Göç Yazıları
  • Yazılar
  • Kitaplar

Ercüment Akdeniz

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Göç Yazıları
  • Yazılar
    • Köşe Yazıları
    • Makaleler
    • Kitap Hakkında
    • Kültür Teori Politika
  • Kitaplar
    • En Güzel Şarkı
    • Göç ve Belediyeler
    • Göçmen Emeğinin Küresel Devinimi: Sekizinci Kıta
    • Ölüm Koridorundan Mülteci Pazarlığına: Sığınamayanlar
    • Suriye Savaşının Gölgesinde: Mülteci İşçiler

Ercüment Akdeniz