CHP’nin açıkladığı Ekonomik Vizyon Belgesi ile TÜSİAD’ın yayınladığı “Geleceği İnşa Raporu” aynı aks üzerine oturuyor. TÜSİAD raporunda diyor ki, “Türkiye’nin küresel ekonomiden aldığı payın artması için önümüzdeki dönemde AB ile Gümrük Birliği’nin entegrasyon hedefi doğrultusunda güncellenmesi ve ABD ile ekonomik ve siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi gerekiyor.” CHP de vizyon belgesiyle yüzünü ABD, AB ve Londra sermayesine dönmüş bulunuyor.
Kemal Dervişli günlere geri mi dönüyoruz? IMF’nin atadığı teknokrat Bakan Kemal Derviş, Türkiye’yi ekonomik krizden çıkarmak adına, çantasından “Güçlü Ekonomiye Geçiş” diye bir program çıkarmıştı. Emekçi halkı acı reçetelerle nefessiz bırakan, sermayeye teşvikler dağıtan ağır bir kemer sıkma politikasıydı bu. 2002’de iktidara gelen AKP Hükümeti bu ekonomik programı devam ettirdi. Şimdi halk ne diyecek? Tek adam yönetimine hayır derken Kemal Dervişli, 2002’li AKP modeline evet mi diyecek? Evet diyen acı reçetelere hazır olsun.
“Parayı buldum” diyor ana muhalefet lideri. İyi de şu kapitalizm çağında kim kime kara kaşının kara gözünün hatırı için para verir? Parayı veren düdüğü çalar diye boşa söylememişler. Dervişli IMF programı ve bu program hatırına Türkiye’ye akan paralar nasıl o dönemde ülke tarımını, KİT kapsamındaki fabrikaları çökerttiyse bundan sonrası daha beter olacak. Halka sunulan vizyon hayat bulduğunda Türkiye’nin ekonomide dışa bağımlılığı daha da artacak.
Soruyu doğru sormak lazım: Mesele ülkenin ekonomik büyümesi mi yoksa Türkiye kapitalizminin büyümesi mi? 2002’de serbest piyasacı, AB’ci, neoliberal söylemlerle iktidara oturan AKP, has bir sermaye partisi olarak görev aldı. Amacı ekonomik olarak Türkiye’nin büyümesi değil Türkiye kapitalizminin büyümesiydi. Başkanlık rejimine geçişle birlikte Türkiye burjuvazinin bir bölümü proaktif dış siyasetin arkasına dizilerek toprak, pazar, enerji, ucuz iş gücü ve hegemonya alanını genişletme yoluna gitti (Bu politikadan belirli ölçüde TÜSİAD üyeleri de nemalandı). Erdoğan yönetiminin ABD’ye ve AB’ye efelenmesinin bir nedeni de buydu. Şimdi, Cumhur ve Millet İttifakı olarak iki burjuva kampa bölünmüş yeni bir güç kapışması yaşanıyor. “Krizden çıkışın faturasını halka en iyi kim ödetir” sorusu üzerinden yeni bir siyaset borsası açılmış bulunuyor. Burada Millet İttifakı, TÜSİAD’ın batı emperyalizmine yaslanan ekonomik hattına hizmet edeceğini söylüyor. İşçi ve emekçilerin yoksulluğa, gençliğin sisteme olan öfkesi, beyin göçüne duyulan tepki ve halkın tek adamdan kurtulma isteği TÜSİAD’ın ve uluslararası finans tekellerinin programına yedeklenmek isteniyor. Aynı nehirde iki kez yıkanmaz, halk bu programı kabul edemez. Tek adam yönetiminden kurtulmak mı? Eyvallah. Ama halk bir kez daha Kemal Derviş programlarına mahkum bırakılamaz, buna sessiz kalamaz.
Bir de devrim meselesi var. Vizyon belgesi açıklanırken havada rengarenk kavramlar uçuşuyor: Üretim devrimi, teknolojik devrim, yeşil devrim vesaire. Ama ağza alınmayan devrimler de var: Toplumsal devrim, işçi devrimi, halk devrimi gibi. Gerek Cumhuriyetin 100’üncü yıl tartışmalarında gerekse dünyanın yeni yüz yıl tartışmalarından atlanan, unutturulmak istenen gerçekliğin adıdır toplumsal devrim. Toplumları ve çağı değiştirmeye muktedir olan o güç, yani devrimler, kapitalizme karşı mücadelede işçi sınıfı ve emekçi halkların ellerinde yükselecek. Bunu da tarihe not düşelim.
Devrim demişken… Uluslararası sermayenin ideoloğu Jeremy Rifkin’den fazlasıyla feyz alındığı görülen ve “üçüncü sanayi devrimi” olarak ifade edilen işçisiz halksız o teknolojik devrimlerin sahi yoksullara ne getirisi olacak? Acı ama gerçek: Zengin sınıflarla emekçi sınıflar arasındaki eşitsizlik ortadan kalmayacak daha da derinleşecek. Nasıl mı?
Arif Koşar’ın “Robotlar İşimizi Elimizden Alacak mı?” isimli kitabı yayınladığında CHP’nin vizyon belgesi henüz açıklanmamıştı. Koşar’ın kitabı, güzel tesadüfle, tartışmaya farklı bir pencereden ışık tutuyor. “… Robotlar günlük 8, 10, 12, 14 saatlik, yorucu, monoton ve tüketici çalışmayı ortadan kaldırıp 2 ya da 3 saatlik çalışmayı mümkün kılabilir. Günümüz teknolojik olanakları ile dünyadaki açlık ve yoksulluk sorunu kolayca çözülebilir” diyor Arif Koşar. Ama devamında şu önemli uyarıyı ekleyerek: “Bütün bunlar için üretim araçları üzerindeki tekelci özel mülkiyete son verildiği, planlı ekonominin inşa edildiği, böylece üretilenlerin (önce emeğe sonra ihtiyaca) göre paylaşıldığı bir dünyada açlık, yoksulluk, salgın hastalık, işsizlik ve sefalet, evsizlik gibi çok sayıda sorunun çözülmesi işten bile değildir. Sermaye, birikim için, daha fazla kâr için bir Amok koşucusu gibi durmaksızın, parçalayarak, öldürerek ilerliyor. Onu vurup yere sermekten başka çaremiz yok.”
Bir Amok Koşucusu, Zweig’in deyişiyle ancak vurulup yere serildiğinde durdurulabilirdi. Koşar aynı benzetmeyi kapitalizm için yapıyor. Özetle, kapitalist saldırganlığa karşı bir mücadele programı olmadan işçi sınıfı ve emekçilerin “teknolojik devrimlerden” eşitlik ve refah umması beyhude bir hayal.
Bitirirken eklemek gerek ki, sermayenin “vizyon hayalleri” karşısında ne işçi sınıfı ne de yoksul halk seçeneksizdir. İki burjuva blok dışında kuruluşunu ilan eden Emek ve Özgürlük İttifakı hafta sonu İzmir’de halk toplantısı, İstanbul’da ise işçi-emekçi buluşması gerçekleştirdi. Emekçiler sorun ve taleplerini dile getirirken mücadelenin yol ve yöntemlerini tartıştılar. İşçi ve emekçi ittifakının yol haritasında ise şimdi şunlar var:
1- Emperyalist bağımlılığa, acı reçetelere hayır diyen ve iki burjuva blokun karşısına halk için ekonomi programını koyan Emek ve Özgürlük İttifakının deklarasyonu, bir broşür olarak fabrika ve iş yerlerinde tartışmaya açılacak, bunun üzerinden en geniş mücadele birliği sağlanacak.
2- Düzen muhalefeti ve sendika bürokrasisinin mücadeleyi frenleyen tutumunu aşmak için acil talepler etrafında bir çalışma yürütülecek. Asgari ücret, bütçe görüşmeleri, TİS görüşmeleri, vergi sorunu, işçi sağlığı ve iş güvenliği talepleri başta olmak üzere tabandan mücadele örgütlenecek.
3- Büyük İstanbul mitingi için hazırlıklara başlanacak. Çalışmanın temeli iş yerleri ve fabrikalar olacak.
Halkın sermayeden bağımsız mücadele platformu ve ekonomik programı güç kazandıkça emekçilerin özgüveni de artacaktır.
06 Aralık 2022
https://www.evrensel.net/yazi/92087/vizyon-ve-emekci-ittifaki