Suriyeli Hamza Acan savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan 4 milyon mülteciden biriydi. Henüz bıyıkları yeni terleyen Hamza’nın savaş ve sürgünle geçen 17 yıllık hayatı, Bursa’da bir pazar kavgasında son buldu.
Medyaya düşen ilk haberler onun bir mülteci olduğunu bile söylemiyor, olayı basit bir kavgadan ibaret sayıyordu. İkinci dalga haberler ise Hamza’nın ırkçı bir saldırıda dövülerek, hatta linç edilerek öldürüldüğünü söylüyordu. Olayın sıcaklığı içinde sosyal medya yine hareketlendi, mülteciler üzerinden yine sert kutuplaşmalar yaşandı ve bütün bu toz duman içinde bolca bilgi kirliliği yaşandı.
Cinayetin ayrıntılarını ve arkasında yatan nedenleri anlamak için Bursa’yı aradım, bazı görüşmeler yaptım. Sonuçlar meseleyi daha iyi kavramamızı sağladı.
‘TUHAF OLAN İKİ ÇOCUĞUN ORADA OLMASI!’
Bursa’da mültecilere yönelik çalışmalarıyla öne çıkan Baro Üyesi Av. Gülender Adıgüzel bana şunları anlattı: “Şüpheli ve tutuklanan kişi 15 yaşında bir çocuk. Avukat arkadaşlarımız ifade sırasında yanında bulundu. Benim de ifade tutanağına kabaca bakma şansım oldu. Özetle Suriye uyruklu bir kadın pazara geliyor ve 50-100 kilo civarında domates almak istiyor. Misal, kilosu 1 lira olan domatesi 50 kuruşa almak için pazarlık yapıyor. Bir biçimde anlaşıyorlar ve Suriyeli kadın domatesleri akşam almak üzere oradan ayrılıyor. Daha sonra gelip domatesleri almaktan vazgeçtiğini söylüyor. Tartışma hararetlenince tercüman ihtiyacı doğuyor ve hemen karşı tezgahtaki Hamza Acan çağrılıyor. Tartışma büyüyor ve kadına hakaret edilince Hamza uyarıda bulunuyor. Şüpheli çocuğun ifadesine göre kavga çıkıyor, kavgada fenalaşan Hamza dilini geriye doğru yutuyor. Sağlık ekibi geliyor ve bir hemşire kalp masajı yapıyor. Hastaneye kaldırılan Hamza maalesef hayatını kaybediyor. Hamza’nın sağ yanağında ve kafasının arkasında darbe olduğu yönünde rapor var. Ama kesin sonuç için otopsi raporu bekleniyor. Ölüm nedeni tam olarak anlaşılmadığı ve illiyet bağı tam bilinmediği için şüphelinin tutuklanmasına karar veriliyor.”
Av. Adıgüzel olayın detaylarına ilişkin oldukça ihtiyatlı konuşuyor. Çünkü yargı açısından objektif ve doğru bilgi çok önemli. Soruşturmanın devam ettiğini belirten Adıgüzel, “Detaylar netleştikten sonra, maktulün çocuk ve mülteci olması sebebiyle dosyaya müdahil talebinde bulunabiliriz” diyor. Görüşme sırasında, olaya karıştığı iddia edilen 3 kişinin daha gözaltına alındığı bilgisi geldi.
Çokça mülteci davası ile karşılaşan Gülender Hanım’a, son olayı baz alarak kentteki durumu soruyorum. Yorumu şöyle: “Bursa’da resmi rakamlara göre 179 bin Suriyeli mülteci yaşıyor. Gerçek rakam daha fazla. Öncelikle gettolaşma ve kültürel farklar var. Ekonomi kötüleştikçe öfke mültecilere yöneliyor. Ana akım medya ile birlikte, paralel yayın yapan yerel medya da nefret dilini kullanıyor. Sosyal medya da bu tür olaylarda sağlıklı bilgi olmadan öfkeyi yayabiliyor. Ama bence işin en tuhaf yanı iki çocuğun orada olması!”
Öyle ya, okullu olması gereken çocukların pazar tezgahında ne işi var? Biri canından olurken öteki demir parmaklıklar ardına gidiyor. Cinayeti yorumlarken kimsenin dile getirmediği bir konu bu. Belki iddia edildiği gibi ölüme sebebiyet veren kişi sadece tutuklu çocuk değildi ve saldıranlar daha fazlaydı. Belki de suç çocuğun üzerine bırakıldı, bunları net bilmiyoruz. Bunu biraz da soruşturma sürecinde göreceğiz. Ama ölenin de öldürenin de işçi (ya da pazarcı) olduğu, üstelik çocuk olduğu bu dramatik olayın sosyoekonomik nedenleri de fevkalade mühim.
YOKSULLAŞMA PAZARDA GERİLİMİ ARTTIRDI
Peki, Suriyeli Hamza cinayetinden sonra pazar yerlerinde durum ne ve pazarcılar ne konuşuyor? İhsan Çelepkolu (27) sözleşmeli öğretmen olduğu halde haftanın 4 günü babasıyla pazarlara çıkan bir tezgahtar. Bana anlattıkları ise şunlar: “Son olaya pazarcılar çok üzüldü. Herkes ‘İnsan canı bu kadar ucuz olmamalı’ diyor. Ekonomi zaten kötü. Bu yüzden 200 kadar pazarcı her akşam çöpe atılacak sebze ve meyveleri bir yere bırakırız. Yoksul insanlar da gelir bunları alır. Eskiden yerli/göçmen karışıktı ama pandemiden sonra daha çok Suriyeliler atık sebzeleri almaya başladı. Bazı yoksul ailelere de yardım ediyoruz. Bir de 3 lira olan ürünü Suriyeliler 1 liraya almak için hep pazarlık yapar. Tamam müşteri yoksul ama esnaf da yoksullaştı ve artık bundan sıkılmış durumda. Günde 100 kişi böyle pazarlığa gelince sinirler karşılıklı gerilebiliyor…”
Çelepkolu’nun anlattıkları, Suriyeli Hamza cinayetinin hemen öncesinde yaşanan “domates gerilimi”ni akla getiriyor. Zira orada da bir indirim pazarlığı yapılıyor. Ekonomik darboğazın girdabında, para temin edemediği için domatesleri almaktan vazgeçen Suriyeli bir mülteci kadın ile akşam pazarında domatesleri elinde kalan pazarcılar, kendilerini, sonu ölümle bitecek bir münakaşanın içinde buluyorlar. Kurban ise oraya tercümanlık yapmak üzere çağrılan ve Suriyeli kadına küfür ve hakaret edilince onu korumaya çalışan Suriyeli işçi Hamza oluyor.
Bu arada kavgaya karışan ailenin Siirtli olduğu ve daha önce zabıta ile kavga etmeleri nedeniyle bir ay tezgah açmama cezası aldıkları yönünde bilgiler de var.
Yoksullaşmanın kendi başına tipik bir örneği olan sözleşmeli öğretmen pazarcımız, ülke genelinde Suriyelilere karşı kabaran/kabartılan öfke ve nefretin pazar yerlerine de sirayet ettiğini not düşüyor. Bu gözlem ırkçı propagandayla birleşen sosyokültürel nefret ve şiddetin boyutlarını görmek bakımından önemli. Çelepkolu şu örneği veriyor: “Geçen yıl Değirmenli Kızık Mahallesi’nde pazara gittik. Baktım, akşam üzeri on kadar pazarcı toplanmış, ellerinde sopalarla Suriyeli bir müşteriye saldırıyor. Ellerinden zor aldım. Bir de yerli müşteriler Suriyelilerin Arapça konuşmasından rahatsız, sürekli sataşmalar yaşanıyor, pazarcılar olarak biz araya giriyoruz. Suriyelilere karşı garip bir öfke var…”
KONUŞMAZSAK BAŞKA HAMZALAR ÖLECEK
Bursa’da konuştuğum son kişi pazarda çay ocağı işleten Turan Sakçi. Hamza’yı tanıyormuş: “Çok üzücü, korkunç bir olay. Kişilik anlamında saygılı, sevgili bir çocuktu. Allah rahmet eylesin. Pazarda bazen sataşma, kavga olurdu ama hiç böylesi olmadı…”
Ekonomik yoksullaşma ve kültürel ön yargıların getirdiği gerilim ve şiddetin ilk kurbanı Hamza değil. Ve eğer meseleyi çok boyutlu, serin kanlı ele alıp konuşamazsak son kurbanı da olmayacak. Nitekim Bursa’daki saha verileri daha önce KONDA ve İstanPol gibi araştırma raporlarındaki endişeyi de doğruluyor.
Dokuz yıl sonra sağlıklı mülteci politikamız var mı gerçekten? Ya da bir arada yaşam kültürü için altyapımız neden oluşturulmadı, nasıl oluşacak? Yerli ve yabancı emekçilerin yoksulluğu daha ne kadar yarıştırılacak, insanlar birbirine daha ne kadar kırdırılacak? Hamza’dan bize kalan miras bu sorular işte.
20 Temmuz 2020
https://www.evrensel.net/yazi/86779/suriyeli-hamza-cinayetinin-perde-arkasi