Geçtiğimiz yılın temmuz ayıydı. Sakarya’da Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında gerçekleşen patlamada 7 işçi hayatını kaybetmiş, 128 işçi yaralanmıştı. İhmaller zinciriyle gelen ölümlere 3 asker daha eklendi. Patlamadan sonra atık patlayıcı ürünleri taşıyan askeri kamyon infilak etmişti.
Bugün Sakarya Adliyesinde, bu toplu iş cinayetinin dava duruşması görülüyor.
Bir önceki duruşmada Sakarya’daydım. Patlamada yaralanan ya da yakınlarını kaybeden kadınlarla konuştum. Patlamanın göz göre göre geldiğini söylüyorlardı. Öfkelilerdi. Alınmayan önlemler konusunda defalarca işyeri yönetimini uyardıklarını dile getiriyorlardı.
Bir ara, kadın işçilerden biri kolunu sıyırdı. Bana kol saatine benzer bir bileklik gösterdi. “Bize sadece bunu verdiler, o da bir işe yaramadı” dedi. Müsaade isteyerek fotoğrafladım.
Sakaryalı kadın işçinin gösterdiği bileklik antistatik bilekliklerden biriydi. Bu bileklikler, vücutta biriken elektriği deşarj etmek için kullanılıyordu.
Kocaeli Makina Mühendisleri Odasından Selçuk Karstarlı’yı aradım. Bu bilekliklerin neden işe yaramadığını sordum. Aynı fabrikada 2012 yılında benzer bir patlama yaşanmış ve bir işçi hayatını kaybetmişti. Karstarlı 2012’deki olayda patlama yerinde inceleme yapan ve savcılığa rapor veren heyetteydi. İşte aktardıkları:
“Bu bileklikleri işçilerin koluna takmak kendi başına yetmez. Çünkü bunu belli aralıklarla deşarj plakasına değdirmek gerekiyor. Ya da buna bağlı bir topraklama kordonu olması gerekiyor. Plakalar atölyelerin dışında. Bidondan alınıp küçük plastik tüplere yüklenen patlayıcıyı düşünün. İşyerinde plastik masa ve sandalyeleri düşünün. Bunların hepsi elektrik birikmesine neden olur ve tehlikelidir. Ayrıca işçi kıyafetlerinin polyester, naylon değil pamuk olması gerekir. Ama bizim gördüğümüz; kadınlara önlük verilmişti, plastik masa ve sandalyeler de mevcuttu. Daha kötüsü, önlüğün altındaki kıyafetler kadın işçilerin günlük hayatta giydiği kıyafetlerdi! Üstelik bu fabrikada kaç saatte bir bilekliklerin deşarj edildiğine dair kayıtlar yoktu. Tek belirgin tabela ise şuydu: Çok iş az laf! Eğer 2012’deki patlamadan ders çıkarılsa 2020’deki facia yaşanmazdı.”
Bir de Hendek Bilirkişi Heyetinin raporuna bakalım. Raporun 82’inci sayfasından itibaren elektrik tesisatlarıyla ilgili eksiklere yer verilmiş. Dosyadaki ifadelere göre;
- Tehlike bölgesinde statik elektrik riskine karşı çalışanlara verilmesi gereken antistatik kişisel koruyucular tüm çalışanlara verilmedi.
- Saha araştırması sırasında bulunan iş ayakkabılarının bir kısmında antistatik olduğuna dair yazı varken bir tanesinde antistatik yazısı tespit edilemedi.
- Tehlikeli alanlarda elektrik kullanmamak için tehlikeli alan dışındaki yan alanlara makinelerin yerleştirildiği, aktarma organları vasıtasıyla güç aktarımı yapıldığı görüldü. Ancak bazı alanlarda her iki alan arasındaki yalıtımın yeterince ve özenli yapılmadığı, makinelerde elektrik bağlantılarının özensiz yapıldığı tespit edildi.
- Kaçak olduğu düşünülen üretim binalarında kurutma işleminin bina dışarısından uzatma kablosu vasıtasıyla çekilen elektrikle çalışan yağlı radyatör ile yapıldığı belirlendi.
- Ham madde ilacı eleme yerindeki dört bölümde havalandırma için fanlar yoktu. Mevcut bulunan yetersiz fanların ise EXPURUF cinsi fanla değiştirilmesi önerisi maliyetli bulundu!
- Isınan ürünler nemlenmiş olarak dışarıda serilirken, elektrik tesisatları yangına karşı korunaklı değildi.
İşin daha vahimi…
Cumhuriyet savcılığına verdiği ifadesinde fabrika sahiplerinden Ali Rıza Ergenç Coşkun şöyle diyordu: “Çalışan işçilerimizin hepsine koruyucu bileklik ve önlük aldık. Erkeklerin antistatik bilekliği, ayakkabısı bulunmaktaydı…” Peki ya kadın işçilerin? Kadın işçilerde bileklikler olduğu halde koruyucu ayakkabılar sadece erkek işçilere verilmişti!
Özetle, bir antistatik bileklik üzerinde toplanan bu vahim iş cinayetinin öyküsü, üzerinde toplayıp deşarj plakasına aktarması gereken elektriğin, maliyet uğruna nasıl göz göre göre patlamaya doğru yönlendirildiğinin de hikayesiydi.
Buna da hukuk dilinde “Olası kasıtla ölüme sebebiyet vermek” diyorlar zaten.
Bu yazıda sadece elektrikle ilgili alınmayan önlemler üzerinde durduk. Patlayıcıyı olan yerde koruyucu duvarların olmaması, gereğinden fazla miktarda patlayıcı bulundurulması, patronları bu konuda uyaran işçilerin işten atılması vb. konulara değinmedik bile. Sakarya Hendek’teki patlamaya kaza değil iş cinayeti denmesi de bu yüzden.
14 Mart 2021
https://www.evrensel.net/yazi/88343/sakaryali-kadin-isciler-ve-antistatik-bileklikler