Pandemi koşulları çocuk işçiliğini nasıl etkiledi? Dahası nasıl etkiliyor ve bundan sonra nasıl etkileyecek? Sınıf mücadelesinde ne yazık ki pek az yer tutan bir konu bu. Oysa koronavirüs salgınıyla birlikte çocuk işçiliği de yeniden tırmanışa geçti.
Kovid-19 salgınının üçüncü ayında (12 Haziran 2020) çocuk işçiliğin durumuna dair çarpıcı bir rapor yayınlandı. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından açıklanan rapor, “COVID-19 ve Çocuk İşçiliği: Kriz Zamanı, Harekete Geçme Zamanı” adını taşıyor. Bugün pandeminin 7’nci ayında onu yeniden hatırlamakta fayda var.
ILO ve UNICEF imzalı rapora göre; Kovid-19 salgını, muhtemel bir küresel ekonomik gerilemeye neden oldu. Dünyada insanların yüzde 55’i (yaklaşık 4 milyar insan) hiçbir sosyal korumaya sahip değil. Dolayısıyla yoksullar uzun sürecek “ekonomik şoklara” da dayanıklı değiller.
Bir başka vurgu: Önceki deneyimler, gelirdeki düşüşlerin okullaşma oranında da düşüşe, çocuk işçiliğinde ise artışa neden olduğunu söylüyor. Örneğin 1990 ekonomik krizinde Fildişi Sahili’nde kakao fiyatlarının düşüşü nedeniyle; gelirdeki yüzde 10 düşüşe karşılık okullaşma oranı yüzde 3 gerilemiş. Çocuk işçiliğindeki artış ise yüzde 5! Hindistan örneğinde ise yoksul aileler krediye erişmek için borçlu-köle işçiliğini kabul etmeye başlamışlar. Endonezya örneği de oldukça çarpıcı: Ülkeyi sarsan tsunami felaketinden sonra eğitimli ve daha zengin aileler çocuklarını korumayı başarırken yoksullarda durum tam tersi olmuş. Çocuklar hem eğitimden hem sağlıklarından olurken çocuk işçilik tırmanışa geçmiş.
Farklı ülkelerden saha notlarını referans gösteren rapora göre; Kovid-19’dan etkilenmedikleri düşünüldüğü için yetişkinler yerine çocuklar çalışmaya gönderiliyor! Ayrıca hasta aile üyelerine bakmak ya da market alışverişi yapmak da çocukların işi haline geliyor. Daha vahimi, çocuklar, karantina altına alınan şehirlerde polis noktalarını atlatacak emek gücü olarak görülüyor. Karantina kalktığında ise çocuklar aile ekonomisini toparlamak için yine işçiliğe soyunuyor.
Çocuk emeği sömürüsünde “haneye dayalı emek yoğun işlerin” de büyük rolü var. Fabrikadan eve gönderilen parça başı işlerde ev atölyeye, çocuklar işçiye dönüşüyor.
Salgın nedeniyle okulların geçici olarak kapatılması en önemli tartışma konularımızdan biri. Ama daha kötüsü var! ILO ve UNICEF’e göre, birçok yoksul aile çocuğu okula dönemeyebilir. Dünyada 1.6 milyar çocuk için eğitim sekteye uğradı. Ama özellikle yoksul hanelere ve mülteciler gibi ötekileştirilmiş kesimlere mensup çocuklar kalıcı olarak okulu bırakabilir. Bu bir felaket olsa gerek.
Tam da burada bir panel anektodunu aktarmak isterim: Hafta içinde Bilgi Üniversitesinden Pınar Uyan hocamızla Save The Children Türkiye ofisinin panelinde buluştuk. Uyan, eğitimde başarılı öğrenciler kadar (hatta onlardan da çok) görece zayıf öğrencilerin desteklenmesi gerektiğini söyledi. Pandemi koşullarında elenen, eğitimin dışına düşen çocukları görünce bu saptamanın ne kadar önemli olduğunu anlıyor insan. Zira yoksul çocukların desteklenmesi ve eğitim açısından koruma altına alınması, halkçı ekonomiye dayanan güçlü bir sosyal güvenlik sistemini gerektiriyor. Ama rekabete dayalı kapitalist ülkelerde, hele de geri bıraktırılmış ülkelerde bunu görmek elbette mümkün değil.
Raporda dikkat çeken bir husus da göçmenlere dair. Zira pandemide yurt dışı havaleleri ve göç azaldı. Göçmenler ya gurbette işsiz ve esir kaldı ya da ülkelerindeki işsiz proleterlerin arasına döndüler. Dolayısıyla milyonlarca göçmen çocuğu çalışmak durumunda kaldı.
Pandemide çocuk işçilere dair küresel veri ve çıkarımlar ortaya koyan ILO ve UNİCEF raporlarına bakınca; benzer araştırma ve verileri Türkiye’de de görmek istiyor insan. O halde şu soruları sormakla işe başlayabiliriz: Pandeminin 7’nci ayında Türkiye’de kaç çocuk kalıcı olarak eğitimin dışında kaldı? Bunlardan kaçı çocuk işçiler arasına katıldı? Korunmasız durumda olan mülteci çocuklar açısından durum nedir? Kısa ve orta vadede çocuk işçi sayısının ne olması ön görülüyor?
***
Adı geçen rapor, çocuk işçilik tehlikesine karşı ise şu çözümü ortaya koyuyor: “COVID-19 krizinin karmaşıklığı, hükümetler, işveren ve işçi örgütleri arasında sosyal diyalog ve iş birliğini gerektirmektedir. Hepsi birlikte, krizin sosyo-ekonomik sonuçlarını hafifletmek için etkili strateji ve politikalar tasarlayabilirler…”
ILO ve UNICEF, bugüne kadar çocuk işçiliğe karşı hayata geçirilen projelerin ve harcanan fonların heba olma riskinden de yakınıyor. Açık ki, korona günlerinde bile işçileri fabrikalara süren, “Her şeyden önce çarklar dönecek” diyen kapitalizmi; projelerle, fonlarla pansuman etmenin milyonlarca yoksul çocuğu kurtaracağı yok. Sosyal diyalog ve iş birliği çağrıları ise çocuk emeği sömürüsüne karşı sınıf mücadelesinin üzerini küllüyor. Zaten rapor, çocuk işçiliğe yol açan asıl nedenin; aileler değil kapitalizmin çocuk emeği arzusu olduğunu da söyleyemiyor.
Oysa her meselede olduğu gibi, çocukların geleceği ve çocuk işçilik sorunu da sınıf mücadelesinin bir konusu. Pandeminin güçlenen ama görünmeyen emek gücü olarak çocuk işçiliğine karşı mücadele, her zamankinden elzem.
12 Ekim 2020
https://www.evrensel.net/yazi/87326/pandeminin-gorunmeyenleri-cocuk-isciler