Bir süredir uyarıyoruz. Yabancı düşmanı, göçmen karşıtı propaganda şiddeti doğurur diyoruz. Nitekim öyle de oldu. Osmaniye ve Van’dan gelen haberler ne kadar hızla yol alındığını gösteriyor.
Osmaniye’de Göç İdaresine bağlı geçici barınma merkezinden Suriyeli olduğu ifade edilen 35 sığınmacı firar etti. En azından resmi açıklama bu yönde. Akabinde sosyal medya ve ajanslara düşen görüntüler dehşet vericiydi. Kalabalıklar motorlara binerek, yollara düşerek, elde sopalar mülteci avına çıkmışlar! Siyah kölelerin avına çıkmış siyah beyaz Amerikan filmleri geliyor insanın aklına.
Kimi yerde jandarmayla tartışan, mültecilere karşı ırkçı söylemlerde bulunanlar var, kimi yerde de jandarmayla birlikte, üstelik ağır küfürler ederek insan avına çıkmış kalabalıklar. Sosyal medya alanı bilgi kirliliğinin yoğun olduğu bir alan. Bu yüzden teyitli bilgiye ihtiyaç var. Bunun yolu elbette yerinde ve etkin soruşturma. Yanı sıra baroların, hak savunucularının yapacağı gözlemler, çıkaracağı raporlar önemli. Fakat Valilik başta olmak üzere yapılan resmi açıklamalara bakınca da olayların vahameti ortaya çıkıyor.
Öncelikle şunu belirtmek lazım: Sığınmacıların tutuldukları yer geri gönderme merkezi bile değil. Kaçtıkları söylenen mekan geçici barınma merkezleri. Hal böyleyken nasıl oluyor da kaçmaya ihtiyaç duyuyorlar? Orada ne oldu da kaçtılar? Baskı mı gördüler, aç mı tutuldular, ne kadar tutuldular, geri gönderileceklerini mi duydular? Bunlara dair herhangi bir resmi açıklama yok. Geri gönderme durumunda can güvenliklerinden mi endişe ettiler, buna dair de açıklama yok. Dolayısıyla öncelikle bu soruların açığa çıkması gerekiyor. Kamuoyu ve basının bu soruları sorması gerekiyor. Suç kaçanlarda mı yoksa onları kaçmak zorunda bırakan ve sebebini bilmediğimiz uygulamalarda mı, bunun gün yüzüne çıkması gerekiyor.
Kaçan insanlar suçlular, hükümlüler topluluğu mu? Haklarında verilmiş bir ceza var mı? Yok. Kaçtıkları yer cezaevi mi? Değil. Mala, cana kast var mı? O da yok. Ki öyle olsa bile arama, yakalama sorumluluğu kolluk güçlerinde olabilir. Nasıl olur da sivil yurttaşlar bu arama yakalama faaliyetine katılabilir? Üstelik can derdiyle kaçan insanlara bu kin, bu nefret, bu şiddet neden? Hangi hukuka dayanıyor? Maalesef bunlar, üzerinden atlanan kritik sorular. Üstelik yapılan açıklamalarda mültecilerin linç edilmesine ilişkin eleştiri ya da uyarı da yok.
Devam edelim: Sosyal medyada yayımlanan nefret, küfür ve şiddet görüntülerini hangi kişiler ya da hesaplar yayımlanmıştır? Bunlar hakkında soruşturma açılmış mıdır? Yanıt yok. Bu yapılmadığında insan avı ve toplumsal linç kültürü kendine resmi bir meşruiyet alanı bulur. Kaldı ki bu berbat meşruiyet teşviki, kimi medya kurumlarının haberlerinde de kendini gösteriyor.
Bir diğer soru: Yakalandığı ifade edilen mültecilerin sağlık durumu nedir? Yapılan açıklamalarda bu bilgi de yok. Mültecilerin akıbeti sonrasında ne olmuştur? Bu soruları sormak zorundayız. Yanıtlar olmadan yapılan “Her şey yolunda, bir sıkıntı yok” şeklindeki beyanlar ancak vahametin resmileşmesi anlamına gelir.
Mesele Osmaniye’de yaşananlarla da sınırlı değil. Son günlerde göçmenlere yönelen her fiili dışlama eyleminde ya da tehdit ve şiddet girişiminde ırkçı şoven partilerin kendine rant alanı çıkardığı gözleniyor. Söylem rantı, yerini eylem rantına bırakıyor. En tehlikelisi de bu zaten. Daha önce de söylediğimiz gibi; mevcut iktidarı zayıflatmak adına göçmen düşmanlığı siyasetine verilen her kredi aslında iktidarın ekmeğine yağ sürüyor. Linç ve nefret kültürü iktidar tarafından gayet ustaca perdelenip ve göçmen düşmanlığı gayet ustaca yedeklenebiliyor. Bu nedenle emek ve demokrasi güçlerinin ırkçılığa ve şovenizme karşı tutarlı bir çizgide mücadele etmesi gerekiyor.
Bütün bunlar yaşanırken Van’ın Saray ilçesinde, sınıra yakın bölgede, içinde 40’a yakın göçmenin olduğu ifade edilen bir midibüse ateş açıldı! Dört yaşında mülteci bir çocuk hayatını kaybetti. 12 göçmenin hafif yaralandığı resmi açıklamada yer aldı. Köylülerden gelen bilgiler tablonun daha ağır olduğunu söylüyor. Haber henüz çok sıcak. Kesin bilgi için barolar ve hak savunucularının gözlem raporunu bekliyoruz. Resmi açıklamalarda, dur ihtarına uyulmadığı için midibüsün lastiklerine ateş açıldığını, seken kurşun nedeniyle çocuğun öldüğü iddia ediliyor. Osmaniye’de yaşanan vahamet kadar Van için de bir dizi sorunun yanıtlanması gerekiyor.
Şöyle olmuştur, böyle olmuştur… Ne olmuştur? Bütün bunlar yapılan incelemelerle açığa çıkar.
Ama…
Dört yaşındaki mülteci çocuğu toprağa gömen kurşunların hiçbir izahı olamaz. Van sınırındaki bu vahim olay vaka-ı adiyeden bir haber olarak kayıtlara geçemez. Demokratik kamuoyu soruşturmanın takipçisi olmalıdır.
Gerek Osmaniye’de gerekse Van’da mültecilerin yaşadığı korkunç olaylar dünyada ve ülkede estirilen göçmen karşıtı politikalardan azade değil. Göçmenler ya da mülteciler üzerinden ihlal edilen temel insan hakları, bizlerin de yerlisi göçmeniyle bütün toplumun da yitirdiği haklarla birlikte düşünülmeli.
05 Temmuz 2022
https://www.evrensel.net/yazi/91213/osmaniye-ve-van-sorulari