Göç hem dünyanın hem de Türkiye’nin öne çıkan gündemi. Aşırı sağ ya da neo faşizm tam da buraya çalışıyor. Haliyle seçimlerde göç politikaları daha etkin bir yere oturmakta. Mart 2024 yerel seçimleri bu bakımdan ilginç veriler sunmuştur. Elbette genel seçimlerle yerel seçimler farklı özgünlüktedir. Yerelde adayların etkisi ve yerelde kazanmaya yakın parti ve adaylara oy verme güdüsü buna örnektir. Aşağıdaki değerlendirme bu realiteyle birlikte düşünülmelidir.
31 Mart 2024 Belediye Başkanlığı seçimlerinde ilk 7 partinin aldığı oylar şu şekildedir:
- CHP: Yüzde 37,77
- AKP: Yüzde 35,49
- YRP: Yüzde 6,19
- DEM: Yüzde 5,7
- MHP: Yüzde 4,99
- İYİP: Yüzde 3,77
- ZP: Yüzde 1,74
Aşırı sağın güç kaybı
Özellikle ekonomik ve sosyal politikalara duyulan tepki AKP oylarında erimeye neden olmuştur. Bir bölüm seçmen sandığa gitmemeyi ya da YRP’ye oy vermeyi tercih ederek hükümete sarı kart göstermiştir. Gazze’de katliamlar sürerken Türkiye’den İsrail’e giden ticaret gemileri ve elbette Kürt sorunundaki tutum AKP oylarındaki erimenin diğer nedenidir.
Mart 2024 seçimlerinde bir çarpıcı veri de sağ milliyetçi partilerin oylarındaki erimedir. MHP ve İYİP oylarında belirgin gerileme yaşanırken ZP istediği çıkışı yapamamıştır. ATA ittifakı adayı Sinan Oğan etrafında toplanan 5,2’lik oy oranı ZP’nin hanesine geçmemiştir. Böylece “milliyetçi blok iktidarı” senaryosu ağır yara almıştır. Avrupa’da aşırı sağın yükselişi dikkate alındığında Türkiye’deki sağ milliyetçi partilerin güç kaybına uğraması pozitif bir durumdur. Elbette imkanlar doğru değerlendirilirse.
DEM’in başarısı
Son iki yerel seçimde kazandığı belediyelere kayyumlar yoluyla el konan DEM Parti (önceli HDP) bölge kentlerinde ciddi başarı elde etmiştir. Van’da seçilmişlerin iradesine müdahale girişimi halkın demokratik tepkisiyle boşa çıkarılmıştır. Kürt nüfus yoğunluklu kentlerde kayyumların yerini yeniden seçilmiş belediye eş başkanları ve meclis üyeleri almıştır. DEM Parti batı kentlerinde “kent uzlaşısı” taktiğini uygulayarak AKP’nin geriletilmesinde ciddi rol oynamıştır.
Göçmen düşmanlığını siyasetin merkezine koyan ZP belediye başkanlık seçimlerinde sıfır çekmiş, beklediği oyu alamamıştır. Zafer Partisi 14 Mayıs 2023 milletvekili seçimlerinde yüzde 2,23 oranı ile 1 milyon 215 bin 264 oy almıştı. Mart 2024 Belediye Başkanlık seçimlerinde aldığı oy ise 800 bin 905’te kalmıştır. ZP İl Genel Meclislerinde 1 milyon 101 bin 483 oy almıştır. Yerel seçimlerde oy oranı küçük partilerin ne kadar zorlandıkları düşünüldüğünde ZP’nin aldığı oylar ciddi bir oy kaybına değil, bilakis gücü koruduğuna işarettir.
Mülteci yoğun kentler
Mart 2024 seçimlerinde siyasi partilerin mülteci/göçmen yoğunluklu sınır kentlerinde aldığı oy dağılımına bakıldığında, göçmen karşıtı sağ milliyetçi partilerin güç kazandığına dair bir tablo yoktur. Mülteci yoğunluklu 5 sınır kentinde, Belediye Başkanlık seçimleri için oy dağılımı şu şekildedir:
- Adıyaman: CHP yüzde 49,74 / AKP yüzde 27,42 / YRP yüzde 13,74 / DEM yüzde 2,65
- Kilis: CHP yüzde 41,8 / AKP yüzde 27,28 / MHP yüzde 23,74
- Antep: AKP yüzde 38,82 / CHP yüzde 28,11 / YRP yüzde 17,23 / DEM yüzde 5,47
- Hatay: AKP yüzde 44,48 / CHP yüzde 44,05 / YRP yüzde 2,61
- Urfa: YRP yüzde 38,86 / AKP yüzde 33,63 / DEM yüzde 21,15
Sınır kentlerindeki verilere bakıldığında sağ milliyetçi partiler (Kilis hariç) ilk 3/4 parti arasına dahi girmemiştir. Adıyaman ve Kilis’te belediye yönetimleri el değiştirmiş, CHP’ye geçmiştir. Urfa’da belediye yönetimi AKP’den YRP’ye geçmiştir. Sözü edilen illerin 6 Şubat depremlerini yaşayan, derin yoksulluk ve çaresizlik içinde olan iller olduğu gözetildiğinde iktidar blokunun güç kaybı anlaşılır. Fakat bu tabloda esas dikkat çekici husus dünyada esen göçmen karşıtı aşırı sağ dalganın sınır kentlerinde, hele de mülteci yoğun şehirlerde ciddi çıkış yapamamış olmasıdır. Bu kentler göç sorununu en belirgin yaşayan kentlerdir. Bu illerde yaşayan halklar genel olarak aşırı sağın söylemlerini inandırıcı bulmamıştır.
Aşırı sağın amiral gemisi
Göçmen karşıtı “aşırı sağ” akımın Türkiye’deki amiral gemisi bugün Zafer Partisi’dir. Bu nedenle ZP’nin Mart 2024 seçimlerinde aldığı oylar ayrıca analize muhtaçtır. Sınır kentleriyle birlikte Türkiye’de mülteci/göçmen nüfusun yoğun olduğu 12 kenti seçtiğimizde ZP’nin belediye başkanlığı seçimlerinde aldığı oy oranı şu şekildedir:
- Adana: yüzde 1,41 / İl Genel Meclisi – yüzde 2,27
- Adıyaman: yüzde 0,19 / İl Genel Meclisi – yüzde 0,13
- Bolu: 0,58 / İl Genel Meclisi – yüzde 1,44
- Antep: yüzde 2,55 / İl Genel Meclisi – yüzde 2,56
- Hatay: yüzde 1,27 / İl Genel Meclisi – yüzde 1,51
- İstanbul: yüzde 2,12 / İl Genel Meclisi – yüzde 3,61
- İzmir: 2,51 / İl Genel Meclisi – yüzde 3,3
- Ankara: yüzde 1,51 / İl Genel Meclisi – yüzde 3,78
- Kilis: yüzde 0,98 / İl Genel Meclisi – yüzde 1,32
- Mersin: yüzde 1,06 / İl Genel Meclisi – yüzde 1,82
- Urfa: yüzde 0,31 / İl Genel Meclisi – veri bulunamadı
- Van: yüzde 0,76 / İl Genel Meclisi – yüzde 0,71
Tablo içinde geçen Bolu aslında mülteci yoğunluklu bir kent değildir. Tanju Özcan gibi bir siyasi aktörün göçmen karşıtlığını öne çıkarması ve bunun ülke genelinde tartışılması bakımından Bolu tabloya dahil edilmiştir. Radikal sağ söylemle öne çıkan CHP’nin adayı Tanju Özcan, meydanı ZP’ye bırakmamıştır! Özcan, kent genelindeki oyların yüzde 52,8’ini alırken ZP’nin belediye başkan adayı yüzde 0,58’lik oy oranıyla ancak 7. parti olabilmiştir. Bu durum CHP hanesine yazılacak pozitif bir not değildir, CHP’nin bazı kentlerde nasıl sağcılaştığına örnektir.
ZP’nin İstanbul, Ankara ve İzmir’de İl Genel Meclisi seçimlerinde aldığı oylar yüzde 3/4 bandındadır. Dolayısıyla radikal göçmen karşıtlığının üç büyük kent gençliği üzerinde belirli etki gücüne sahip olduğu not düşülmelidir. İllerden ilçeler düzeyine inildiğinde, özellikle İstanbul’da ZP’nin etki gücü daha anlaşılır olmaktadır. Mülteci/göçmen yoğunluklu Fatih, Esenyurt, Küçükçekmece, Bayrampaşa, Esenler, Bağcılar ve Üsküdar’da ZP’nin ilçe genel meclislerinde yüzde 4’ler, yüzde 5’ler bandına geldiği görülmektedir.
Dolayısıyla göçmen karşıtı, ırkçı ve dışlayıcı radikal sağ siyasetin Mart 2024 seçimlerinde sandığa gömüldüğünü sanmak yanılgı olur. Ekonomik kriz, yanı sıra bölgede savaş tam tamları düşünüldüğünde; göçmen düşmanı radikal sağ siyasetin Türkiye’de çıkış yapma potansiyeli hala ciddi tehlikedir. Bunun ZP üzerinden mi yoksa türevi partilerle mi gerçekleşeceğini zaman gösterecek.
Mülteci ve Kürt nefreti
14-28 Mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı ATA İttifakında öne çıkan iki figürü transfer etmiş, göçmen karşıtı radikal sağ söyleme bünyelerinde yer açmışlardı. Göçmen karşıtı ve kayyum destekçisi Özdağ-Kılıçdaroğlu protokolü buna örnektir. Mart 2024 seçimleri de benzer örnekler yansıtmıştır. CHP’nin Ankara Mamak ilçe, Bolu ve Uşak il belediye başkan adayları göçmenlere karşı nefret dilini kullanmaktan geri durmamıştır. Aynı süreçte ZP’nin Fatih ilçe adayının ‘sosyal deney’ örneği de hafızalardadır.
Aşırı sağ ile girilen yarışta kullanılan tek argüman göçmen karşıtlığı değildir. Nitekim ırkçılıktan beslenen nefret dili, Kürtler ve Kürt seçmenin çok önemli bir bölümünü temsil eden DEM Parti için de kullanılmıştır. CHP’nin Afyonkarahisar adayı Burcu Köksal, “Seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak” demiştir. Tanju Özcan da “CHP’de farklı düşünceler olabilir ama ben DEM Partililerle aynı kaldırımda bile yürümemeyi tercih ederim” beyanında bulunmuştur.
Seçim sonuçları ilk bakışta Avrupa’da cereyan eden aşırı sağ dalganın Türkiye’de karşılık bulmadığı yönündedir. Fakat ZP’nin aldığı oylar, yanı sıra AKP, MHP, İYİP, CHP adayları içinde tezahür eden kimi ayrımcı yaklaşımlar madalyonun diğer yüzüdür. Dolayısıyla ırkçılık, ayrımcılık ve göçmen karşıtlığıyla mücadele sorunu hala güncelliğini korumaktadır. AKP hükümeti de seçime göçmenleri hedef alan seyreltme operasyonuyla girmiştir.
Yol ayrımı
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Şubat 2024’te Madrid’de düzenlenen “Sosyalist Enternasyonal”de yaptığı konuşma kritik öneme sahiptir. Özel konuşmasında, “Aşırı sağın yükselişine ve artan popülizme karşı mücadelede partilerimizin, kurumlarımızın ve Sosyalist Enternasyonal’in atabileceği en önemli adımlardan biri neoliberal ekonomik düzenin sömürdüğü insanlarımızın yanında olmak, yanında durmaktır” ifadelerini kullanmıştır. Fakat sorun şu ki, Özel’in sırtında Avrupa’nın aşırı sağıyla yarışan Tanju Özcan, Burcu Köksal gibi bagajlar vardır!
Birinci ve İkinci Enternasyonal, Komünist Enternasyonal deneyimlerinden sonra bugün toplanan ve CHP’nin bileşeni olduğu “Sosyalist Enternasyonal” artık sosyalist karakterde değildir. Bugünkü “Sosyalist Enternasyonal”in bileşenleri sosyal demokrat partilerdir. İktidarda olan Avrupa sosyal demokrat partileri ve hatta “Yeşiller” bile göçmen karşıtı yasalara imza atmıştır. Üstelik AB ülkelerindeki sosyal demokrat partiler, temel insan haklarını yok sayan bu yasaları “aşırı sağ partileri durdurmak” adına çıkardıklarını iddia etmektedir. Mantık gayet basit ama tehlikelidir: “Dünyayı ve Avrupa’yı tehdit eden aşırı sağ göçmen düşmanlığı üzerinden yükselişteyse, göç karşıtlığını biz yapalım ve bu kozu onların elinden alalım”! Nitekim AB Yeni Göç ve İltica Paktı’nın dümeninde sosyal demokrat partiler de vardır.
Türkiye’nin sol, sosyalist partileri, emek ve demokrasi güçleri bir yol ayrımındadır. Çünkü dünyaya yayılan ve halkları tehdit eden şey sadece neo faşist, aşırı sağ dalga değildir. Bununla birlikte “aşırı sağ dalgayı durdurmak” adına göçmen karşıtlığını bir enstrüman haline getirenler ve solu sağcılaştıranlardır. Bu nedenle yerli/göçmen emekçilerin ortak mücadelesi ve ortak örgütlenmesine dayanan siyasal bir perspektife ve yeni bir yol haritasına ihtiyaç vardır. Göç politikalarına her zamankinden çok önem vermek gerekir. 31 Mart 2024 seçimlerinin gösterdiği gerçeklik de budur.
11 Nisan 2024