Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 yılına ait “İç Göç İstatistiklerini” açıkladı. İç göç hareketliliği bir önceki yılda yüzde 3,27 iken, 2023 sonu itibari ile yüzde 4,04 olmuş. Yaş aralığında en çok göç eden kesim 20-24 yaş aralığındaki gençler. Eğitim, iş, güvenli gelecek arayışı temel neden görünüyor. İç göçte 50 yaş üzeri nüfus da yüzde 15,6 ile dikkat çekiyor. Emekliler ya çalışmak zorunda ya da geçinemediği için köye dönmek zorunda. Yani memleketin nur topu gibi “emeklilerin göçü” diye bir gündemi daha oldu!
Peki, iç göç hareketliliğinde Kürtler ne durumda?
Göç veren iller içinde İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropol kentlerin yanında, 6 Şubat depreminden yara alan 11 il öne çıkıyor. Gerek metropollerde gerekse deprem gören illerde hatırı sayılır bir Kürt nüfusunun da iç göçe maruz kaldığını söylemek mümkün. Fakat Kürtlerin yaşadıkları yeni iç göç bununla sınırlı değil.
Göç İzleme Derneği’nin (GöçİzDer) davetlisi olarak katıldığım panel benim açımdan oldukça faydalı oldu. İstanbul’un Esenyurt ilçesinde düzenlenen panele konuşmacı olarak davet edildim. Yoğun katılımın olduğu panelin soru cevap bölümünde dinlediğim şeyler, Kürt halkının yaşadığı iç göç halini daha net ortaya çıkardı.
‘Göçertme’
Kürt göçünün tarihsel anlatısı oldukça geniş ve derin bir konu. Yazının sınırları buna el vermiyor. Daha yakın döneme bakalım. 1990’lı yıllar binlerce köyün yakıldığı, çatışmalı süreçte Kürtlerin zorunlu göçe tabi tutuldukları bir dönem. Köylüler büyük Kürt kentlerinde virane ya da naylon barınaklara yığıldılar. Köyler ve Kürt kentleriyle birlikte Kürt nüfusunun önemli bir bölümü de Adana, Mersin, İzmir, İstanbul gibi batı kentlerine göç etmek zorunda kaldılar.
“Çözüm süreci” vesilesiyle göç ivmesi düşerken ve tersine göç (eve geri dönüş) konuşulurken, bu dönem de uzun sürmedi. Masanın devrilmesiyle birlikte kan, gözyaşı ve göçler yeniden gündeme geldi. Panelde söz alan ve bu dönemin tanığı olan Kürt yurttaşlar “göçertme” metaforunu sıklıkla kullanıyor. Siyasi, kültürel “göçertme” kadar yerinden ederek göçe zorlama da “göçertme” kelimesiyle birlikte dile getiriliyor.
Bugün yaşanan düğün baskınları, halay göz altıları ya da tutuklamalar travmaların yeniden hatırlanması demek. Yasakların Kürtçe trafik uyarı yazılarına, Karagümrükspor-Amedspor maçında olduğu gibi renklere kadar uzanması da basit bir hadise değil. Elbette boyun eğmeden söz edilemez. Fakat terse dönüş çabalarının etkilendiği, özellikle gençlerde yurtdışına çıkma eğiliminin arttığı da konuşuluyor. İşyerinde Kürtçe konuştukları için işten atılan Kürt gençlerin geriye dönüş eğilimi de var, başka yerlere yeniden göç arayışı da. Hakkâri belediyesi örneğinde olduğu gibi üçüncü kayyum dalgasının iç göç hareketleri üzerindeki etkisini de atlamamak gerekir. Dolayısıyla göç sorunu Kürtler bakımından her şeyden önce siyasal bir sorun olmaya devam ediyor. İç göçün bugünkü yeni türevleri yeni nesil Kürt gençlerini de içine alarak ve psikolojik bir baskı ortamında kendini yeniden üretiyor.
Bölgesel eşitsizlik
Kürt kentleri ve köylerinde tarım ve hayvancılık ciddi gerilemiş durumda. Sanayi yatırımları ve istihdam alanı da ise Antep, Urfa gibi birkaç il dışında dibe vurmuş durumda. Batı kentlerine daha önce iç göçle gelmiş Kürt yurttaşların en çok üzerinde durdukları konulardan biri bölgesel eşitsizlik. Herkes gibi, Kürtler vergi vermelerine rağmen, kaynaklar bölge illerine gitmiyor. Panelde söz alanlar, bu ekonomik eşitsizliğin bölgenin her geçen gün biraz daha insansızlaştırılmasında etkide bulunduğu görüşünde.
Memleket genelinde devam eden tarım ve hayvancılık politikaları her yerde olduğu gibi Kürt yoksullarını da derinden etkilemiş durumda. Orman yangınları, ekolojik yıkım, su kaynaklarına ve enerjiye erişim sorunu da bunda oldukça etkili. Siyasi arka plan kadar sosyo-ekonomik bakımdan da kırların ve köy toplumunun çözüldüğü aşikâr. Bu durum bölgede iç göçlerin son dönemde daha da artmasına neden oluyor. Köy okullarında durum ciddi çünkü yeter sayı bulamayan okullara öğretmen verilmiyor. Çoğu köy okulu kapalı. Taşımalı okullarda da sorunlar yaşanıyor. Bu nedenle genç aileler çocuklarıyla birlikte kente göç etmek durumunda kalıyor.
Uyuşturucu, çete, mafya kıskacında
İç göçün büyük kentlere getirdiği orta yaş ve yaşlı nüfusun dikkat çektiği bir konu da Kürt gençlerinin uyuşturucu şebekeleri ve çeteler tarafından ablukaya alınmış olması. Yoksul varoşlara ve gettolaşan mahallelere sıkışmış gençlerin çözülmesinde bu kirli ağın da etkili olduğu dile getiriliyor. Kentli Kürt yurttaşlar bu konuda etkili kampanyaların yapılmasını talep ediyor. Aksi halde tersine göç mümkün olamadığı gibi gençler daha çok gözünü yurtdışına çeviriyor. Gerek dış göçle gelen mülteciler gerekse iç göçün kentlere getirdiği Kürtler dezavantajlı gruplar olarak şebekelerin gözünü diktiği bir kesim. Aktarımlar, siyasal iktidar aklının da buna yol verdiği şeklinde.
Demografik değişim endişesi
Batı kentlerindeki Kürtlerle birlikte mevsimlik tarım işçisi olarak mobilize halde hareket eden Kürtler zaman zaman ırkçı nefret ve saldırıların hedefi oluyor. İş, eğitim, gelecek kaygısı ile birlikte can güvenliği endişesi yeni nesil göçleri tetikliyor. Son dönemde Avrupa, Meksika üzerinden Amerika ve Kanada’ya yolculuklar artmış görünüyor. Kürtler dayanışma ağlarıyla yeni göçlerin önüne geçmeye çalışsalar da göçler belirli bir ivmeyle artmaya devam ediyor. Mevzu gerçekten çok katmanlı ve zor bir mevzu.
Suriye göçüyle birlikte Kürt toplumunda yaşanan bir endişe kaynağı da demografik değişim. Geleneksel asimilasyon politikalarını hatırlatan Kürt yurttaşlar iktidarın mültecileri de bu amaçla kullanabileceğini düşünüyor. Dolayısıyla dezavantajlı toplumlar olarak iç ve dış göç insanları arasında belirli bir önyargı duvarının olduğunu not düşmekte fayda var. Buna karşın Suriyeli mültecilere yapılan ırkçı saldırılarda Kürtler kendilerine yapılanları da hatırlamıyor değiller. Ön yargı duvarları kadar demokratik duyarlılık da güçlü bir damar. “Alt işler” diye tarif edilen en ağır, en ucuz ve en ölümcül işlerde Kürtler ve Suriyeliler birlikte çalışıyor. Emek pazarında bu iki kesim birbiriyle yarıştırılmak da isteniyor.
Kentli iç göç Kürtlerinin üzerindeki durduğu bir mesele de gençler arasında Kürtçenin giderek daha az konuşuluyor olması. Anadilde eğitim Kürt halkının geneli kadar iç göç toplumu olarak Kürtlerin de hala en yakıcı talebi durumunda.
Gölgedeki Kürtler
1990’lı yıllarda Kürtlerin Irak’a, Suriye’ye zorunlu göçü kadar Türkiye’nin batı kentlerine ve Avrupa’ya göçü önemli bir gündemdi. Gazeteciler, akademisyenler bu konuyu yoğun çalıştılar. Fakat özellikle 2011’de başlayan Suriye savaşı ve göçünden sonra Kürtlerin göçü sanki gölgede kaldı. Türkiye’den yurtdışına göçler ya da Türkiye’nin iç göçünde bugün yazılıp çizilen epey bir çalışmadan söz edilebilir. Fakat bütün bu göç hareketleri içinde Kürt göçünü daha görünür kılmaya ihtiyaç var. Göç politikalarında toplam bir çıkış yolu bulmak, Kürtleri pas seçerek sağlanabilir mi? Hiç sanmıyorum.
Zorunlu göçle yerinden edilen Kürtlerin dava açabilme, zararların tazmini, geri dönüş için destek sağlanması vb. talepleri de söz konusu.
Toplumsal barış, ekonomik eşitlik ve tam demokrasi iç göçlerin temel çözümü. Çünkü sorunun kaynağı da çözümü de politik.
Kapak fotoğrafı: Kürşad Bayhan/140journos