Kayseri’de bir çocuğun istismar haberiyle birlikte mültecilere yönelik gelişen galeyan ve linç dalgası çalışma hayatını da etkiledi. ‘Anadolu Kaplanları’ içinde anılan Kayseri’nin patronları işçi bulamamaktan şikâyetçi. Açıklamalar, demeçler, haberler peş peşe geliyor. Yeni Şafak Gazetesi mültecilere yönelik saldırıları vandallık olarak manşete taşırken, peşi sıra gelen haberlerde sayfalarını patronlar dünyasının kaygısına açtı.
Yeni Şafak’ın saha araştırmasına göre Kayseri’de bin 605 şirket bulunuyor. Organize Sanayi Bölgesinde (OSB) bulunan 15 şirket Suriyelilere yönelik saldırılardan sonra üretimi durdurmuş. Aynı kaynak OSB’de 30 bin Suriyeli işçinin çalıştığını ve saldırılardan sonra mülteci işçilerden 3 bin kadarının işi bırakıp Suriye’ye döndüğünü kaydediyor. Ciddi bir sayı! Çünkü bu oran OSB’de çalışan Suriyeli işçilerin yüzde 10’una tekabül ediyor. Ayrıca kentte kalan Suriyeli işçiler provokasyon endişesiyle düzenli çalışamıyor. Gazete, kentte ara eleman açığına işaret ederek Suriyeli işçilerin önemine dikkat çekiyor. Montaj, ambalajlama, paketleme, nakliye gibi pek çok iş alanında yabancı işçi çalıştırıldığı da kayda geçmiş.
Peki, Kayserili patronlar bu duruma ne diyor? Alıntıya dokunmadan verelim: “İş adamları Türk işçilerinin çalışmak istemediği işlerde Suriyelilerin oldukça önemli bir görev üstlendiğini anlatarak, onların geri dönmesi halinde Hintli, İranlı ya da başka milletlerden göçmen işçi almanın kaçınılmaz olduğunu savunuyor. Ancak hali hazırda 13 yıllık bir birikimin de bulunduğuna dikkati çekerek, Suriyelilerin gönderilmesinin büyük zararlara neden olabileceği görüşünde birleşiyor”. Kayseri’de bazı patronların, tedirginlik yaşayan Suriyeli işçileri araçlarıyla evlerinden aldıkları da not düşülmüş.
Linç ve galeyandan kaçan ya da Geri Gönderme Merkezilerine (GGM) gönderilen Suriyeli işçiler Kayseri’ye geri dönmezse ne olur? İsmini vermekten kaçınan patronlar bu soruya da yanıt vermişler: “Geri dönmezlerse Hintli, İranlı ya da başka göçmen işçi almamız kaçınılmaz” (!)
Hintli işçi demişken Lezita grevi sırasında patronun içeride Hintli işçileri çalıştırdığını hatırlayalım. Gedik Piliç’te de Afrika ülkelerinden getirilen göçmen işçiler gündem konusu olmuştu. Türkiye burjuvazisi uzak kıtalara el atarak göçmen işçi transferine yeni başlamadı. Fakat Suriyelilere karşı toplumda oluşan/oluşturulan öfke nedeniyle göçmen işçi transfer kanalları şimdi çok daha geniş bir alana uzandı.
Sınırlar, duvarlar ya da geri gönderme mekanizmaları göçmen emeğini daha güvenceli ya da pahalı yapmıyor. Deport riski, çoklu terörizasyon altında mülteci/göçmen toplumlar çaresiz kalarak emeğini ucuzun da ucuzuna satmak zorunda kalıyor. Deport edilen ya da deport riski taşıyan mülteciler kadar, ülkeye siparişle getirilen yeni göçmen işçiler de benzer psikolojik baskıyı yaşıyor. Göçmen emeğine dayanan sermaye sahipleri bu durumu emek pazarını daha da kızıştırmak için kullanıyor.
TOBB’DAN YABANCI İŞÇİ TALEBİ
Kayserili OSB patronlarının “feryadı”ndan sonra TOBB da (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) hamle yaparak İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile bir istişare toplantısı düzenledi. Toplantıya 365 oda ve borsa yöneticisi katıldı. Dünya Gazetesi’nin haberine göre; “toplantının en önemli konusu işçi bulamama sorunu” olmuş. TOBB bileşenleri yabancı uyruklu kişilerin istihdamı konusunda Bakan Yerlikaya’ya taleplerini bildirmiş. Mevcut durumda yabancı işçi işlemleri ve çalışma izni Ankara’dan yürüyor. TOBB’un talebi il müdürlüklerinin yetkisinin artırılması. Yani işverenler Göç İdaresinin yeniden yapılandırılmasını istiyor. “Kaçak yollarla gelen göçmenlere, yerleşme politikalarına aykırılık oluşturmayan çalışma politikalarının üretilmesi” de talep ediliyor. Ne demek bu? Kayıt dışı göçmen emek gücü için ikamet zorluğunun giderilmesi ve onların yerleşik sisteme dahil edilmesi demek. TOBB sözcüleri Kayseri’den gelen sesi, kendi kurumunun sesine dönüştürerek ekliyor; “Türkiye’ye yasa dışı yollarla gelen Afgan uyrukluların geçici kimlikleri olmaması nedeniyle çalışma izin başvurusu yapılamıyor. Bu konuda hükümetler arası görüşmeler yapılarak tarım ve hayvancılık gibi belirli sektörlerin ihtiyaçları doğrultusunda kontrollü işçi gelebilir”.
TOBB yurt içinde göçmen işçi transfer kanallarının açılmasını talep ederken, bir gözünü de AB Yeni Göç ve İltica Paktı’nın sunduğu fırsatlara dikmiş durumda. TOBB Brüksel Temsilciliği ile AB-Türkiye Forumu iş birliğinde düzenlenen buluşma oldukça ilginç. Temsilciler TOBB’un AB’nin yeni Göç ve İltica Paktı’na paydaş olabileceğini ifade ettiler. “Sığınmacıların kayıt altında çalışarak üretim süreçlerinde yer aldığı ürünlere AB piyasasına imtiyazlı erişiminin verilmesi” de bir diğer başlık. Peki AB Yeni Göç ve İltica Paktı ne diyor?
GERİ KABUL PAZARLIĞINA TEŞNE OLDULAR
Avrupa bu paktla diyor ki; Avrupa’ya mülteci geçişleri durdurulacak, nüfusu yaşlanan Avrupa’nın işgücü transfer açığı geçici sözleşmeli göçmen işçilerle karşılanacak. Türkiye “göçmen deposu” olmaya devam edecek ve Avrupa’nın elindeki mültecileri daha çok geri kabul edecek. AB kalkınma ajansları ve özel istidam büroları harekete geçerek Türkiye, Libya, Tunus gibi “göçmen deposu” ülkelerde nitelikli göçmen işçi avına çıkacak. TOBB Avrupa’dan deport edilecek mültecilerin Türkiye’ye geri kabulüne onay verirken, pazarlık olarak Avrupa pazarında satış imkânlarının genişletilmesini istiyor.
Mültecilere savaş ve geçici sözleşmeli göçmen işçilere davet aslına bakılırsa AB patentli bir pakt stratejisi. Yakın zamanda Kayseri, Gaziantep, Adana, Antalya gibi illerde Suriyelileri hedef alan saldırılarla hızlanan geri göndermeler AB’nin yeni paktla hızlandırdığı deportizasyon sürecine benziyor. Suriyelileri önce GGM’lere, sonra da Suriye’nin kuzeyinde adına “güvenli bölgeler” denen yerlere deport ediyorlar. Bunda elbette demografik ve siyasi hesaplar var. Patron örgütleri de işgücü açığı için Hükümetten yeni düzenlemeler istiyor. Hedeflenen düzenleme ise çok uluslu karakterde, sürekli mobilize halde ve sisteme çok daha ucuz entegre edilecek bir göçmen işgücü piyasasının Türkiye’de oluşturulması. Özel istihdam büroları ve işçi kiralama ajansları için de yeni bir sömürü kanalı olacak bu.
Kapitalizm, Kayseri galeyanı örneğinde olduğu gibi her felaketi fırsata dönüştürme konusunda pek mahir. AKP ve arkasındaki sermaye güçleri tarafından yürütülen göç politikaları ise nerden baksanız AB’nin yeni göç stratejisine entegre. AKP Hükümeti geri gönderme politikasına hız verirken, işgücü açığı sözleşmeli göçmen işçi transferiyle tamamlanıyor. Yerli ve göçmen işçilerin sosyal refahı ne patronların ne de AKP’nin umurunda. O nedenle yerli ve göçmen işçileri ortak hak mücadelesinde buluşturacak karşı bir stratejiye ihtiyaç var. Sendikalar, emek ve demokrasi güçleri bu tartışmaya ne kadar erken girerlerse o kadar iyi.
KAYNAKLAR
- Yeni Şafak / Suriyeli sermayesiyle geldi https://www.yenisafak.com/ekonomi/suriyeli-sermayesiyle-geldi-2095326
- Yeni Şafak – Fabrikaların Vandal endişesi https://www.yenisafak.com/gundem/fabrikalarin-vandal-endisesi-4634328
- Dünya Gazetesi https://www.dunya.com/ekonomi/mavi-yakali-sikintisini-yabanci-calisanla-asalim-haberi-737974
- TOBB – AB’nin Yeni Göç ve İltica Paktı Mercek Altına alındı https://haber.tobb.org.tr/ekonomikforum/2020/317/72-73.pdf
- Türkiye Kalıcı İşçi Transfer Eden İstasyona Dönüşüyor https://ercumentakdeniz.com.tr/turkiye-kalifiye-gocmen-isci-pazarlayan-istasyona-donusuyor/
https://ilketv.com.tr/kayseri-olaylari-gocmen-isci-transferinin-yeni-kodlari/