Neolitik çağdan, ta 9 bin yıl öncesinden gelen bir doğurganlıkla başlar Arzum Onan’ın “Kadın” sergisi. Ama onun ellerinde yoğrulan kadın bugündedir. Çatalhöyük’ten Tophane’ye, ilk zaman ana tanrıçalarından günümüze uzanan tombul kadın bu yüzden çok güzeldir. ‘Endüstriyel’ bütün yapay ölçütlerin tersine, o sergilenmeyi en çok hak edendir.
***
Tarihin kapısı kadınla açılır. Çağlar kadınla başlar kadınla kapanır. Zira uygarlıklar, emekçi sınıfların ve onların en ezileni olan kadınların görünmez emeği üzerinde yükselmiştir. Ve toplumlar, anaerkil yapıdan ataerkil yapıya geçtiğinden beri kadını zincirleme köleleştirmiştir. Ama yine de o, özgürlüğe kapı aralamak sevdasından vazgeçmemiştir. Sergide, Onan’ın hayat verdiği ahşap kapılardan birinde, ortası kadın silüetiyle oyulmuş ‘beyaz bir gölge’ vardır. O boşluktaki silüet, çağlara meydan okuyan kadının izi ve ölümsüz ismidir.
***
Arzum Onan, eserlerinde bronz, ağaç, mermer, cam gibi malzemeler kullanmış. Doğrusu “Kadın” sergisinde beni en etkileyen malzeme seçimi ahşap ağaçlar oldu. Kadim Mısır tanrıçalarından esinlenen elbise örneğin; Onan heykelindeki ahşapla muazzam bir ahenk yakalamış. Ahşap ağaç üzerine saplanan metal parçacıklar ise hem desenlerin haşmetine hem de bir mıh gibi çakılı çilelerin kadın bedeni üzerindeki ağır yüküne işaret.
Eski Mısır’da insan yüzü hep profilden resmedilmiştir. Bu, resimde perspektifin yerleşmemiş olması kadar; insanı en güzel, en abartılı görünümle resmetme kaygısından ileri gelmiş olmalı. Onan heykeline geldiğimizde; ahşap elbise üzerindeki başın, bize cepheden değil eski Mısır’daki gibi profilden gösterildiğine tanık oluyoruz. Bu tercih, kadına atfedilen kadim güzellemenin başarılı bir uyarlaması sayılmalı. Bir başka ahşap çalışmada ise bereket, kadının sırtına bağladığı başak demetlerinde temsil edilmiş. Mesaj nettir: güzelliği hem öncelleyen hem de tamamlayan şey emektir.
***
Ve yüzyılımıza ait modern bir ağıt: Cumartesi anneleri. Heykelde kadın anlatılacaksa eğer; oğulları, kızları ellerinden alınmış, geriye bir kemik parçası bile kalmamış Cumartesi annelerine de yer verilmelidir elbet, hem de baş köşede… Bitmeyen arayış, bitmeyen hasret ve azap içinde sürekli bir hatırlama eylemidir başa uzanan yaşlanmış el. Galatasaray’da yasaklı meydan uzak değildir Tophane’ye. Bu nedenle serginin baş köşesinde, beyaz tülbenti ve kederi ile içlenen kadın artık bir hatırlatma eylemidir.
***
Onan’ın heykellerinde kadın, bir tors gibi kolsuz, kanatsızdır. Pas tutmuş dikenli tellerin sardığı yüzler hüzünlüdür. Ve fakat bütün bu kuşatılmışlık içinde, kulağa fısıldanan dayanışma, umut çağırır. Serginin tam orta yerinde, büyük bir ağaç kütlesi içinde, ilk kanat çırpınışlarına hazırlanan yavru kuş, özgürlüktür. Onun irice gözlerinden boşluğa bakanlar, serginin dört yanına dağılmış kadınları bulur, gözyaşı içindeki kadınları. Ama öyle ya da böyle; binbir eziyet ve çileyle de olsa o kuş uçacaktır! Çünkü kadının en güçlü duyguyla bağlandığı iyimser gelecek, yavru kuşun körpecik kanatlarındadır.
***
Karanlık bütün değerler, gargamel burunlu eril dünyanın kafasından fışkırmaktadır. Ve kadınlara bu heykelin arkasından bakanlar, önce örümcek ağına takılır. Dolayısıyla kadının mücadelesi sadece ataerkil dünyaya değil, onu tahkim eden örümcek kafalara karşı durmayı da gerektirir.
***
Oyunculuktan heykel dünyasına uzanan Arzum Onan doğru yolda güzel eserlere imza atıyor. İstanbul’da, MSÜ Tophane-i Ameri Kültür ve Sanat Müzesi’nde 14 Ekime kadar sergilenecek olan eserlerini, bir imkan yaratın, görün derim.
05 Ekim 2018
https://www.evrensel.net/haber/362960/kadina-ve-ozgurluge-adanan-heykeller