Sevgili işçi kardeşim,
Bugün seninle baş başa muhabbet etmek istedim.
Memleketin en saygın üniversite hocaları adliye koridorlarında bekletiliyor çünkü. Topluca yargılanıyorlar ve yine topluca hapis cezasına çarptırılıyorlar.
“İlkemiz bilim, isteğimiz sadece barış” demelerine rağmen durmuyor cezalar. Katlanarak devam ediyor.
Ve sen susuyorsun…
Belki kızıyor, üzülüyorsun,
Ama hâlâ olması gereken dayanışma elini uzatmıyorsun.
Sahi…
Bir işçi için, senin için, nedir üniversite? Sadece çocuklarının eğitim aldığı yer mi?
Peki, ya üniversite hocası? Çocuklarının sınav kağıtlarını çözmekle yükümlü bir devlet memuru mu?
Değil kardeşim!
Üniversiteler, toplum yararına bilim üretmesi gereken merkezlerdir.
Üniversite kürsüleri, halk yararına bilimsel çalışmaların fışkırması gereken yerlerdir.
Akademisyenler (üniversite hocalarımız) ise; siz işçi ve emekçilerin, en genel anlamda doğanın, insanlığın aydınlanması için gecesini gündüzüne katanlar, bilimin ışığını her birimize taşıyanlardır.
Bak şimdi şu aşağıda uzayıp giden listeye…
O en değerli hocalar, senin için, benim için, bizler için neler yapmışlar?
– Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu: Sanayinin çevre ve insan sağlığı üzerine etkilerini araştırdı. Bir işçi kenti olan Dilovası’da anne sütü ve bebek kakası numunelerinde ağır metal saptadı.
– Prof. Dr. Cem Terzi: Türk Cerrahi Derneği ve Avrupa Cerrahi Derneği Başkanlıkları yaptı. Onur ödülleri aldı. İzmir’de 100 bin mülteciyi sağlık taramasından geçirdi.
– Öğretim Üyesi Aslı Odman: Gemi, inşaat, maden iş kollarında, dizi setlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını araştırdı. Bilgi Üniversitesinde sendikalaştığı için işten atıldı, MSÜ’de işe başladı. İş cinayeti verilerini tutan İSİG Meclisi gönüllülerinden.
– Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu: “En fazla göç alan 5 kentin emek piyasalarındaki değişimi” gibi saha çalışmalarına imza attı.
– Prof. Dr. Nilay Etiler: Sağlık sektöründe kadın emeğinin toplumsal cinsiyet açısından analizini yaptı.
– Araştırma Görevlisi Dr. Nail Dertli: Emeğin metalaşması ile sosyal güvenlik ve iş hukukunun dönüşümü üzerine çalıştı. Çocuk emeği sömürüsü üzerine çalışmalar yaptı.
– Prof. Dr. Gülay Toksöz: Kalkınmada kadın emeğini kitaplaştırdı.
– Doç Dr. Özlem Özkan: İşçi sağlığı ve iş güvenliği hemşireliği, evde bakım ve hemşire emeği üzerine çalıştı.
– Doç Dr. Y. Doğan Çetinkaya: Osmanlı’dan günümüze Türkiye işçi sınıfı tarihi üzerine araştırmalar yaptı, kitaplar yazdı.
– Doç. Dr. Aynur Özuğurlu: Kentsel mekan, sosyal politikalar ve sınıf üzerine araştırmalar yaptı.
– Doç. Dr. Gül Köksal: Mimarlık ile ekonomi/ekoloji/sosyal politika ilişkisini araştırdı.
– Doç Dr. Yücel Demirer: Siyaset kültürü ve sınıf ilişkileri üzerine çalıştı.
– Doç Dr. Özgür Müftüoğlu: Türkiye’de sendikal kriz ve sendikal arayışlar üzerine çalışmalara imza attı. Sayısız işçi toplantısına katıldı.
– Doç. Dr. Mehmet Rauf Kesici: İstihdam, işsizlik, endüstriyel ilişkiler ve sendikalar üzerine çalışmalar yaptı.
– Doç Dr. Hakan Koçak: Türkiye’de emek ve sendikal hareketler üzerine araştırmalara imza attı.
– Araştırma Görevlisi Onur Can Taştan: Geri döneceğinden emin olarak metal işçilerinin direnişi üzerine çalışmalarına devam ediyor.
Bu liste böyle uzayıp gider…
Ama asla burada bitmez.
İzninle bir de af dileğinde bulunmak isterim; adlarına ve muazzam emeklerine yer veremediğim her bir hocamızdan.
Ama hocaların hocası Şebnem Hoca ile Gençay Hoca’yı da tanımanı isterim.
Bak onlar sana nasıl bir birikim, nasıl bir değer (Hepsini saymam mümkün değil tabii) bırakmışlar:
– Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı: İşkence mağdurlarının rehabilitasyonu için gösterdiği çaba ve işkencenin araştırılması, belgelenmesine yönelik çalışmaları nedeniyle uluslararası ödüller aldı.
– Prof. Dr. Gençay Gürsoy: Çeşitli nörolojik görüntüleme yöntemlerinin uygulanabildiği nöroradyoloji laboratuvarlarının kurulmasını sağladı.
Bitirirken şunu söyleyeyim…
Onların bilim üretmelerinin önüne çıkarılan her engel; daha çok hasta işçi, daha çok ölümlü iş kazası, daha yoğun sömürü teknikleri demektir.
İşçiler arasında daha çok rekabet, kölece ve kuralsız çalışma demektir.
Elbette daha çok grev yasağı, işçi hakları budanmış yeni yasalar ve daha çok sayıda sararmış sendika demektir.
Peki, bir avuç patron dışında bunun kime ne yararı var; söyler misin bana, benim canım kardeşim?
28 Ocak 2019
https://www.evrensel.net/yazi/83221/isciler-ve-akademisyenler