Ona, bir kelebek ömrü kadar nefes aralığı verseler yine işçi sınıfına, sosyalizm mücadelesine, partisine koşardı: hem de hiç tereddütsüz.
Adı Metin’dir, soyadı İlgün.
Son nefesine kadar emeği, devrimi fısıldayan bir halk adamı. Devrimcinin kızılından, işçi sosyalizmine ömür verenlerden.
Göğe kalkarken yine körpecik yumruklar; onun adını andı bu kez sloganlar ve sonbahar hüznünü yırtıp atan o çakı gibi marşlar. İstanbul’dan ta Dersim’e kadar.
Bir devrimci öldüğünde, bayraklar yarıya inmez, fora çekilir. Çünkü devrimcinin cenaze töreni aynı zamanda bir bayrak töreni, bir devir teslim eylemidir.
Metin’in devrettiği bayrakta yazılanı anlamak için ise onun sözlerine kulak vermek en iyisidir. Bence, 2015 yılı metal direnişi sırasında Hayat Televizyonunda dile getirdiği şeyler bunun en rafine halidir. Bugünkü köşemi, bir saygı duruşu olarak ona bırakıyorum. Bayrağı devralacaklar iyi dinlesin, söz Metin’in:
***
“…15 gün önce ‘Metal işçileri şöyle bir eylem yapacak’ dense kimse inanmazdı. İşçi sınıfının gücünün, işçi sınıfı içinde çalışma yapmanın öneminin ne olduğunu bir kez daha gördük. Bu her şeyden önce çok önemli bir kazanım.
Renault işçileri fabrika önünde direnişe geçtiği zaman bütün metal fabrikaları tartışmaya başladı. Tofaş, Coşkunöz, Mako peşpeşe Bursa’da direnişe başladı. Kocaeli’de Ford Otosan, Ankara’da Türk Traktör üretimi durdurdu (…) Bu direniş metal işçilerini de aştı. Tekstil, cam, lastik işçileri, başka sendikalara üye olan işçiler, AKP’nin baskıcı, yok sayıcı tutumuna, düşük ücret ve taşeronlaştırma karşısında canı yanan, sendikal bürokrasiye ilallah eden bütün bir işçi sınıfı direnişteki metal işçilerini konuşuyor (…)
Evrensel’de yayımlanan mektuplara baktığınızda patronlar diken üstündeler. Bu eylem işçi sınıfının enternasyonalist dayanışmasının da ne demek olduğunu gösterdi. Dünyada pek çok yerde dayanışma mesajları, eylemler var. Renault’un en tepedeki sözcüsü bir açıklama yaptı. ‘Türkiye’de istikrar olmazsa biz oradaki üretimimizi, yatırımımızı gözden geçirmek zorunda kalırız’ dedi. Sermayeyi esas korkutan şey budur. Çünkü biliyor ki o zaman Fransa’daki Renault işçisi de Bursa’daki Renault işçisi ile bir dayanışma içerisine girecek.
(…) Daha dün 1 Mayıs’ta sendika bürokratları, DİSK üyesi metal işçileri ile TÜRK İŞ üyesi metal işçilerini yan yana getirmemek için ellerinden geleni yaptılar. Ama (işçiler) bugün fiilen biraraya geldi. Yani bugün HAK-İŞ üyesi ya da başka sendikalardan işçiler hala yan yana gelemedi diye bu birleşmeyecekleri anlamına gelmez. Sermaye için Bursa’daki direnişi boğmak ne kadar önemli ise, başta biz parti (EMEP) olarak ve Türkiye’deki işçiler, emekçiler bu işin başarısı için özel bir çaba içine girmek durumundayız. Metal sektörü önemlidir, çünkü her şeyden önce ağır sanayidir (…) Ford Otosan diyor ki: ‘Yan sanayiden parça gelmiyor, üretime ara veriyorum.’ Fabrika içinde işgal olmasın diye böyle bir şey yaptılar. Tofaş, Renault günde kaç otomobil üretiyor! Ya bunun lastikleri? Muhtemelen bir hafta sonra Kocaeli’deki lastik patronları ‘Burada iş yok, sizi izne ayırıyorum’ diyecekler. Bu sefer orada eylem başlayacak. Bu zincirleme olarak Fransa’sını, Almanyasını, Beylikdüzü’ndeki Mercedes’ini harekete geçirecek (…)
İstanbul’da Arçelik, Mercedes, Siemens, Kale Kilit, Ejot, Paksan, ABB gibi irili ufaklı fabrikalar var. Biz bütün olanaklarımızla bu fabrikalarda ne olup bittiğini anlatmaya çalışıyoruz. Bildiriler, afişler, duvar gazeteleri, görüşmeler, toplantılarla dayanışmayı büyütmeye çalışıyoruz. Beylikdüzü ve Çayırova’da Türk Metal’den istifalar oldu, Mercedes’te de kaygılar var. Bu fabrikalarda Türk Metal yöneticileri Bursa’daki gelişmelere dair tam bir ihanet içindeler. İşçileri, bantları geziyorlar bu işi ‘bölücüler’in yaptığını söylüyorlar. Partimizi ‘teşhir’ ediyorlar (…) Ama dediklerinin aksine terör örgütü olan onlar. Çünkü işçiye terör uygulayan onlar. Fabrika kapılarında bildiri dağıtan arkadaşlarımıza işçileri saldırtmaya çalışanlar onlar. Ama bu çok fazla sürmez, öyle ya da böyle orada da benzer direnişler olacak.
İstanbul’da Birleşik Metal-İş (BMİS) grevinin yasaklanmasından sonra Ejot ve Paksan’da işçiler grev yasağını tanımadılar. BMİS yöneticileri ‘Fabrikalarınıza dönün, iş başı yapın’ dedi. İşçiler bu çağrıya uymadılar ve direniş sendikacıların araya girmesiyle bir biçimde sonlandırıldı. Bu, BMİS üyesi işçilerde güvensizlik ve umutsuzluk yarattı(…) İşçiler hele de Türk Metal üyesi işçiler sendikal bürokrasisinden ilallah etmiş durumdayken. Metal işçisinin adı yok: Evrensel gazetesine yıllardır metal işçileri mektuplar yazar, isimsizdir bunlar. Hayat Televizyonu işçi sınıfının televizyonudur ama bugüne kadar sendika toplantıları dışında metal işçisiyle röportaj yapamamıştır. Ama bugün metal işçileri her gün canlı yayına çıkıyor, gazeteye röportajlar veriyor, isimlerini yazıyorlar. Metal işçisi ciddi bir ablukayı yıkıp attı.
İşçi sınıfı demokrasiye, sosyalist demokrasiye yatkın bir sınıftır. O bilinç bugün oluşmamış olsa bile işçi sınıfının özelliği budur. Haliyle kendi iç demokrasisini uyguluyor. MESS yöneticileri karşısında hep beraber karar alıp ona göre hareket ediyorlar. Renault (işçi) temsilcileri dün şunu söylediler: Tek fabrikada anlaşma yapmayacağız. Başlıca üç talep tüm fabrikalarda kabul edilene kadar direniş sürecek. Ben işimi halletim hadi bana eyvallah yok (…) İşçiler bu direnişte kendi kendini yönetmeyi öğrendi. Cin şişeden çıktı bir defa. (İşçiler) Türk Metal’de de kalsa Birleşik Metal-İş’te de kalsa, kendi (bağımsız) sendikalarını da kursa; artık sendikalar kendine çeki düzen vermek zorunda (…) İşçi hareketinin tarihinde başka bir hafıza oluştu artık (…)
Biz işçi sınıfının partisiyiz. Biz ne yapıyoruz? Türkiye’deki işçileri, emekçileri, işsizleri, kadınları, gençleri, bu direnişin etrafında kenetlenmeleri için çaba gösteriyoruz. Direniş sürecinde İstanbul’a yüz binlerce bildiri dağıttık. Sendikaları bu direniş etrafında birleştirmeye çalışıyoruz. Dayanışma girişimlerinin yanında iş bırakma ve yürüyüşler yapılsa başka bir duygu uyanacak. Gece gündüz bu direnişin büyümesi, doğru biçimde yürümesi için elimizden geleni yapıyoruz (…) Metal işçilerinin talepleri aslında bütün emekçilerin talebidir. Eğer taşeronlaştırmaya, iş cinayetlerine, sendika bürokrasisine hayır diyeceksek, eğer AKP ve patronların iş birliği ile bizim asgari ücretimize, TİS’lerimize karar verilmesini istemiyorsak; bu direnişi sahiplenmek zorundayız. Bunu becerebilirsek ülkenin kaderini değiştirme ve demokratik bir ülkeyi kurma mücadelesinde de çok hızlı ilerleriz.”
11 Kasım 2019
https://www.evrensel.net/yazi/85104/devralacagin-bayrakta-soz-metinin