Çayda hasat başladı. Fındık ağustosta. Karadeniz’de üreticiler, işçi bulmakta zorlanıyor. Sebep koronavirüs salgını. Gürcistan kapısı kapalı, 50 bin mevsimlik çay işçisi Türkiye’ye geçemiyor. Kürt işçiler, il yasakları nedeniyle fındık hasadına ulaşacak mı, belli değil. Peki, üreticiler işçi bulma konusunda bu yıl ne yapacak? Emek piyasasının güvencesizleri; yerli ve göçmen işçiler bu durumdan nasıl etkilenecek?
Bu soruların peşinde, ilk olarak Tüm Üreticiler Köylü Sendikası (Tüm Köy Sen) Giresun Temsilci Orhan Kara’yı aradım. Kara diyor ki; “Fındıkta korona nedeniyle sıkıntı büyük. Valilikler izin verdi, İstanbul ve diğer şehirlerden akrabalar yardıma gelecek. Ama işçi bulmadan tüm ürünün ağustosta kalkması zor.”
GURBETÇİ ÜRETİCİLER İMDADA KOŞUYOR
Giresun’un nüfusu 453 bin. Bir bu kadar nüfus İstanbul’da yaşıyor. Her yıl hasada gelen akrabalara ise “gurbetçi üreticiler” deniyor. Ama işin esas yükünü Urfa’dan, Adıyaman’dan, Çukurova’dan gelen tarım işçileri çekiyor. Kürt işçiler çadırlarda, üreticilerin hazırladığı barınaklarda kalıyor. İşçi ihtiyacı ise rekolteye göre belirleniyor. Giresun’da Gürcü işçi pek yok. Kara’nın aktardığına göre; fındıkta Giresun’un yerlisi çalışırsa günlük 100 lira alıyor. Ama Kürt işçilere 50-60 lira veriliyor.
Telefonla ulaştığım bir diğer isim Muammer Aydemir. Samsun-Çarşamba Ziraat Odası başkanı olan Aydemir, dolu, fırtına ve virüsten dolayı işçi sayısının etkilenebileceğini belirtiyor. Ama tarımdaki makineleşmeden ötürü sıkıntının aşılabileceği görüşünde.
GÜRCÜLER PAZARLIK YAPMAYI ÖĞRENDİ
Üçüncü telefonum Rize’ye. Tüm Köy Sen Fındıklı Temsilcisi Kamil Çavuşoğlu diyor ki; “İlçede daha çok yaşlılar var, çay toplayamazlar. İş ağır, hüner ister. Bu işi yıllardır Gürcüler yapar. Ama virüs nedeniyle sınır kapısı kapalı. 50 bin işçi kapıda bekliyor. Böyle giderse büyük sıkıntı.”
Peki, ya mevsimlik Kürt tarım işçileri, onlar tercih edilemez mi? Çavuşoğlu’nun bu soruya yanıtı da şöyle: “Diyarbakır, Urfa’dan gelen işçi çay toplamayı bilmez. Hem kısa zamanda işe nasıl adapte olacaklar? Çay alım fabrikalarında yükleme işlerini Kürt işçiler yapıyor. Durumları da kötü. Tonu 5-10 liraya kaldırıyorlar. Ama çay toplama işini bilmezler, onlar fındığa gelirler.”
Rize Fındıklı’ya her yıl 2 bin kadar Gürcü işçi geliyor. Eskiden en ucuza çalışan işçiler Gürcüler iken, zamanla pazarlık yapmayı öğrenmişler. Şimdilerde yevmiye 200 lira. Buna karşılık günde 12 saat çalışmaları gerekiyor. “Hızlı yapılması gereken bir iş. Son dönemde kilo başı toplama revaçta. Yevmiyeyi 300 liranın üzerine çıkaranlar var” diyor Çavuşoğlu. Devamında şunu ekliyor: “Gürcülerin içinden komisyoncular çıktı; işçi sırtından kazananlar. Yarıcılık yapanlar da çoğalıyor.”
SENDİKA OLMADAN DEĞİŞMEZ
Çavuşoğlu’nun mesajı ise şöyle: “Hem küçük üretici hem de tarım işçileri kendi sendikalarında örgütlenmeli, bu işin başka çaresi yok. Çaykur’un çay alım kotası dolduğunda; üretici, özel sektörün eline düşüyor. Onlar da malı ucuza kapatıyor. Çay alım yerlerinde özel şirketler birçok angarya işi üreticiye yıkıyor. İşçiler de böylece daha çok eziliyor. Onlar da kendi sendikalarını kurmalı.”
Fındıklı ilçe nüfusu 16 bin civarında. Virüs vakasına rastlanmamış ama dışarıdan gelecekler nedeniyle endişe var. “Önceden 14 gün karantina süresi vardı, şimdi bir hafta. Çay fabrikalarında işçi sayısı artacak. İnsanlar dip dibe, o sıcakta, makine başında nasıl çalışacak? Barınaklar da kalabalık. Çay alım yerlerinde yığılmalar salgına davetiye çıkaracak” diyor Çavuşoğlu. Ve işçilerin, kendi sağlığı için de örgütlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
‘BİRBİRİMİZE MECBURUZ’
Salgın dönemi mevsimlik işçilerin rotasını öğrenmek için bir başka ismi arıyorum. Elçi (dayıbaşı) Hüseyin Öktel’i Hatay Reyhanlı’da, soğan hasadında yakalıyorum. Maiyeti altında 16 aile ve 140 kişi bulunuyor. Güzergahları ise şu şekilde: Urfa, Hatay, Adana, Ankara ve Amasya.
Öktel, korona günlerinde yaşanan kaybı şöyle anlatıyor: “İlden ile geçişlerde hâlâ sorun var. Zaten Urfa’da izin belgesi yüzünden 15 gün geciktik. Bu, bir aile için 10 bin lira kayıp demek. Her gecikmede soğan tarlada çürüyor, güneş gören mahsul yanıyor.” Öktel’in aktarımına göre, salgın ve temizlik konusunda genelge çok ama icraat yok. “Sağlık kabini, tuvalet, banyo kurulsa ne olur? Hijyen malzemesini de kendimiz alıyoruz” diyor. Aileler içinde Karadeniz’e gidecek olanlar da var. Ökten, “Bölgede Kürt işçilere karşı bir önyargı var. Ama yine de üretici işçiye, işçi de üreticiye mecbur” diyor.
YANARAK CAN VEREN İŞÇİLER
Yazıyı tamamlamak üzereyken, Trabzon’un Of ilçesinde çay işçilerini hasada götüren bir otomobilin elektrik direğine çarptığı haberi geldi. Gerisi daha feci: “Alev alan arabada Afganistanlı işçiler Muhammet, Hikmet ve Gülşen Veli yaşamlarını yitirdi, Azerbaycanlı Farış Fasirov ağır yaralandı.”
Son aradığım isim DİSK’ten Seyit Aslan oldu. Kendisi DİSK merkez yönetiminde ve Mülteci/Göçmen İşçiler Daire Başkanı. Aynı zamanda ÇAYKUR’da örgütlenen Gıda-İş Sendikasının da genel başkanı. İşte aktardıkları: “Tarım işçileri çalışma, barınma ve yaşam koşulları bakımından en güvencesizler. Göçmen işçilerin durumu daha kötü. Salgın döneminde bu ağırlaşacak. Tarım Bakanlığının ve Çalışma Bakanlığının normlar belirlemesi gerek. Bu normlar dışında işçi çalıştırma yasaklanmalı. Tüm işçiler kayıt altına alınmalı, insani talepleri, ihtiyaçları gözetilmeli. Tarım işçileri iş cinayetlerinde ölüyor. Tam bir denetimsizlik ve keyfiyet yaşanıyor. Kamu kurumları duruma göz yumuyor. Of-Çaykara yolunda göçmen işçilerin yaşamını yitirmesi kabul edilemez. İşçiler nasıl geldi, kim çalıştırıyor, sorumlusu kim, açığa çıkması gerekiyor. İşçiler yerli/göçmen demeden kendi birliğini sağlamalı.”
Özetin özeti: Salgın günlerinde, çay ve fındıkta işçi bulma krizi yaşanıyor. Ama işçilerin insanca çalışma talepleri bu gürültüde kaybolup gidiyor. Yanarak can veren göçmen işçiler üçüncü sayfa haberi olmaktan öteye geçemiyor. Tarım iş kolunda çalışma hayatının insani hale gelmesi ise birlik ve mücadeleye bakıyor.
25 Mayıs 2020
https://www.evrensel.net/yazi/86414/cayda-findikta-isci-bulunacak-mi