Yazının başlığını Hugo Chavez’den esinlenerek attım. Obama, Venezuela’yı ziyaret ettiğinde, Chavez kameraların önünde ona bir kitap hediye etmişti. Kitabın adı “Latin Amerika’nın Kesik Damarları” idi. Eduardo Galeano’nun yazdığı kitap, yer altı ve yer üstü zenginlikleri asırlarca yağmalanan Latin Amerika’yı anlatıyordu.
Türkiye’de 12 yıldır mülteci hayatı yaşayan Enzo İkah beni aradı, buluştuk ve bana Kongo’nun kölelikten yeni sömürgeciliğe uzanan tarihini anlattı. Elbette resmi olanın dışında bir tarihti bu. Kongo’nun kolonizasyonu ve Afrika’nın kesik damarlarından boşalan emek, kan ve zenginliklerdi dinlediğim.
***
Önce kısa bir tarih bilgisi:
Belçika’nın ikinci kralı Leopold 1908’e kadar Kongo’nun da imparatoruydu. Onun döneminde Kongo nüfusu 20 milyon azaldı. Korkunç işkence ve katliamlar, Amerika ve Avrupa’ya köle transferleri yapıldı. 1876’da Brüksel’de yapılan jeofizik konferansı kolonizasyon için stratejik bir adımdı. “Kongo havzasına medeniyet götürmek” üzere bölgeye bilimsel bir heyet gönderildi. Başına da Henry M. Stanley geçti. Böylece kauçuk ve fil dişi ticaretinin önü açıldı.
Bundan sonrasını Enzo’dan dinleyelim:
“Krallık zamanında Afrika’dan 18 milyon çocuk köle olarak götürüldü. Bunun yüzde 40’ı Kongoluydu. İnsanlık tarihinin en çok kan dökülen yerlerindendir Kongo. Dünya Yahudi soykırımını biliyor; Naziler 6 milyon kişiyi yok etti. Ama Kongo’da bunun kat be katı öldürüldü, bilinmiyor. Fransa’da bir terör saldırısı olsa bütün dünya odaklanır ama Kongo’da milyonlar ölür, gören olmaz.”
Enzo’yu bir mülteci portresi olarak daha önce de haberleştirmiştim. Ama benden bir röportaj daha yapmamı istedi. Bunun nedeni Kongo’da yaşanan vahşi sömürüye dünyanın kayıtsız kalması. Ben de Enzo’yla sohbeti köşeme taşıdım.
Enzo diyor ki;
“Koltan madenlerini anlatmam için üniversiteler davet ediyor. Konferanslar veriyorum. Ama şaşırıyorum, üniversiteler bile bu konuda bilgi sahibi değil. Çünkü gerçekler dünyaya ulaşmıyor. Ben o madenleri gezdim, biliyorum. Bu yüzden üç dişimi pense ile çektiler… Abraham Lincoln köleliği kaldırdı ama Afrika’da modern kölelik devam ediyor. Kongo bağımsızlığını 1960’da kazandı, Kongo Demokratik Cumhuriyeti oldu. Ama bu sadece makyajdı. Çünkü 5.4 milyon insan koltan madenlerinde hayatını kaybetti. Bugün hâlâ madenlerde 2 milyon çocuk çalışıyor.”
Rakam gerçekten büyük değil mi? Enzo’ya okuduğum birkaç haberi sordum, madenlerde (2 milyon değil) 40 bin çocuk işçinin çalıştığını yazan haberlerdi bunlar. Şiddetle karşı çıktı:
“Bunlar yalan… Sana anlatayım: Madenler Masisi, Rubaya, Luwowo ve Goma bölgesinde. Bu bölgeyi BM Monusco Misyonu’ndan 20 bin asker koruyor. Çünkü bu bölgeden her yıl 1.4 milyar dolar elde ediliyor. Ama insanlar günde 1 dolara çalışıyor! Dünya koltan rezervinin yüzde 80’i Kongo’da, yüzde 5 Tayland, yüzde 5’i Brezilya’da, yüzde 10’u da Avustralya’da. Plazma TV, kamera, cep telefonu, bilgisayar, tren, metro; bütün bunların üretiminde koltan maddesi kullanılıyor. Mesela siz akıllı elektronik araba üreteceksiniz değil mi? Ama madeniniz yok! Herkesin buna ihtiyacı var. Kavga, çatışma da buradan çıkıyor zaten. Bu yüzden koltan bölgesi aynı zamanda sürekli bir çatışma bölgesi. İnsanlar yerinden ediliyor. Burası dünya tecavüz başkenti oldu. Saatte 40 kadına tecavüz ediliyor. İnsan hakları umurlarında değil, çünkü onlara çocuk işçiler lazım!”
Kongo’daki koltan madenleri o kadar değerli ki, Enzo, buranın ilhakı için “Balkanizasyon” taktiğinin devreye sokulduğunu söylüyor. İddiası şu şekilde:
“Sınır ülke Ruanda’da bir gram koltan yok, ama en büyük satışı onlar yapıyor. Çünkü koltan transferi Ruanda üzerinden yapılıyor. Ruanda’nın üzerinde birçok el var. Şimdi koltan bölgesini içine alan tampon bir bölge kurmak istiyorlar. Ben barış ve çatışma okudum, bu sistemi biliyorum. Elektronik firmaları silah satışlarının da sponsorları. O bölgede gizli bir savaş yürütülüyor, her gün köy baskınları yapılıyor, insanlar ölüyor.”
Enzo, Kongo’daki parlamentoyu meşru görmüyor. Ona göre ipi oligarkların elinde olan Meclis, çok uluslu şirketlerin de işine geliyor. Böylece Kongo’ya demokratik bir görüntü verilerek sömürü, katliam ve seçim hilelerinin üzeri örtülüyor.
Kongo’da koltan madenleri fil dişi ve kauçuk ticaretinin önünde artık. Fakat ülke halkı varlık içinde yokluk yaşıyor. Afrika’nın en büyük barajlarından biri Kongo’da. Ama çoğu okulda elektrik yok. Enerji dışarı satılıyor. İnsanlar su bulamıyor vs.
***
Enzo’nun anlattıkları bu sayfaya sığmadı. Bir gerçek var ki onun her platformda konuşması, Kongo ve Afrika’nın çığlığını haykırması lazım; görünmeyeni görünür kılmak için.
Bir mülteciye baktığımızda ne görürüz? Sadece mağduriyet mi? Öyle olmadığını Enzo’nun anlattıkları kanıtlamış olmalı. Zira her mülteci, tıpkı vakanüvis gibi, aynı zamanda zengin bir tarih anlatıcısıdır.
Bitirirken…
Son Libya tezkeresini “Türkiye’yi bir Afro-Avrasya ülkesi yapma” hayaliyle kutsayanları, bir de “Afrika’nın kesik damarları” ile tartın derim.
06 Ocak 2020
https://www.evrensel.net/yazi/85470/afrikanin-kesik-damarlari