12 Eylül darbesinin en vahşi yüzlerinden biri de cezaevleridir. Bir yanda baskı, zulüm, işkence, tek tipleştirme. Diğer yanda direniş! Vahşetin karanlık dehlizlerinden biri de Ankara Mamak cezaevidir. Devrimci mahpusların ve onları ziyarete gelen Kürt annelerin yaşadığı zulüm ise katmerlidir. Zira cezaevinde ve görüş gününde Kürtçe konuşmak yasaktır. Yasağa rağmen Kürtçe konuşmayı denemenin ya da ağzından Kürtçe bir kelime kaçırmanın karşılığı işkencedir.
Çok sevdiğim şair, canım ablam Gülsüm Cengiz’in “Kamber Ateş Nasılsın?” şiiri tam da bu katmerli zulmü anlatır. Bir devrimcinin Türkçe bilmeyen annesinin dilinden yazılmış destansı bir şiirdir bu. İlk kez 1994 yılında Evrensel Kültür dergisinde okumuştum. Sonraki yıllarda Evrensel Basım Yayın’dan çıkan Akdeniz’in Rengi Mavi adlı kitabında da yer aldı.
Yedi yıl boyunca oğlunu görmeyen Kürt annenin Türkçe bilmemesine karşın görüşe gitme ısrarı, önü alınmaz bir ısrardır. Yakınları en fazla, onu bütün görüş boyunca ayakta tutacak bir kelime ezberletmeyi başarabilirler, o kadar: “Kamber Ateş nasılsın?” Görüşe giden annenin ismi İpek Ateş’tir…
Maalesef kısa bir süre önce İpek annenin ölüm haberini aldık. Gülsüm Cengiz’in dizeleri keder ve direnci yeniden savurdu yüreklerimize. Bizim kuşak bu şiirle büyüdü desem herhalde abartı olmaz. Ama genç arkadaşların, yeni kuşakların da okuması gerek diye düşündüm. Gülsüm Cengiz’i aradım ve bu köşede yayımlamak için olur istedim. Bana, İl Postino/Postacı filminden bir sahne ile yanıt verdi: “Şiir, onu yazana değil, ona ihtiyacı olana aittir…” Müteşekkirim. Söz sırası dizelerin:
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Sana diyeceklerim
gözlerimin derininde,
bir de yalnız şu cümle
dudağımda tekrarlanan;
yüreğimdeki duygu
ses tonuma yansıyan:
– Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Gözlerimde bulursun
içimdeki özlemi,
acıyı ve sevgiyi.
Oğlum, özledim seni.
– Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Gözlerimde çiçeklenir
kavuşmanın sevinci.
Çiçeklenir de
girer hücrene
bizim oralardan getirdiğim
kekik kokuları dağların,
bağlardaki menekşeler,
sana ördüğüm çorabın renklerinde.
Oğlum, bir istediğin var mı?
– Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Gözlerime iyi bak
sözlerimi anlarsın.
Gözlerimin derininde
kaç uykusuz geceler,
kaygılı bekleyişler
duyduğum haberlerden.
Sana zulüm yaptılar mı?
– Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Gözlerimden gözlerine
akıyor büyüyerek
yüreğimdeki çığlık
beynimdeki düşünce.
Öğüdümdür sana oğul,
direncini yitirme
sakın başını eğme,
teslim olma yenilgiye.
– Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Gözlerime iyi bak,
sana veda ederken.
Hüznünde gözlerimin,
o masmavi gökyüzü
başı dumanlı dağlar,
kırlardaki çiçekler
çağlayan ırmaklar var.
Uğrunda savaştığın
o sevgi ve özgürlük.
Oğulcuğum, hoşçakal.
– Kamber Ateş nasılsın?
Bir köy mezarlığında yatıyor şimdi İpek anne. Sivas’ın İmranlı ilçesinin karlarla kaplı Dere köyünde. Kamber Ateş’i aradım. Kar köye çökmeden açmış mezarı oğul. Mezarın hemen yanı başında yükselen vişne ve kiraz ağaçları şimdi kışın bitmesini bekliyor. Çiçeğe, meyveye duracaklar…
“Kuş ölür, sen uçuşunu hatırla” diye yazmıştı, İranlı Kadın Şair Füruğ Ferruhzad. Bana göre bu dize en çok İpek anneye yakışıyor. Yasaklı bir dilin destansı hikayesiyle hatırlayacağız elbet onu her daim.
İpek anne geçmiş değil, bugün ve gelecek aynı zamanda.
Cezaevlerinden hasta mahpusların ölüm haberleri geliyor. Kürtçe, Türkçe ağıtlar yakıyor yine anneler. Oğul ve kızları ya da zindandaki yaşlıları ölüm döşeğine düşmeden sarmak, yaraya merhem olmak istiyorlar. 604’ü ağır olmak üzere 1605’i hasta tutuklu ve hükümlü mahpus sözünü ettiğimiz.
Annelere engel olmayın. Bırakın evlatlarına doya doya sarılsınlar. Bedbaht yaralarını sormadan önce oğul ve kızlarına “Nasılsın?” diye sorabilsinler.
14 Şubat 2022
https://www.evrensel.net/yazi/90384/kus-olur-sen-ucusunu-hatirla