İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi iş cinayetleri raporunu açıkladı. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de en az 1736 işçi can vermiş. En az diyoruz çünkü bunlar sadece tespit edilebilenler.
Dile kolay 1736 (bin yedi yüz otuz altı) işçi…
Rakamlar, çoğu zaman duygularımız üzerinde dondurucu etkiye sahiptirler. Oysa iş cinayetlerinde ölenler rakam değil birer can. Bunu daha iyi ifade edebilmek için size bir insan hikayesi anlatacağım: 1736 işçiden 1’inin hikayesini.
Geçen yıl bugün, 20 Ocak 2019’da kaybettik onu. Elektrik işçisi Sedat Yeşilköy işinde tecrübeli, çok sevilen, mücadeleci bir işçiydi. Canımdı, yol arkadaşımdı. BEDAŞ’ta yıllarca çalışmış, Tes-İş Sendikasında işyeri baş temsilciliği yapmıştı. Onunla birlikte işyeri gezip haberler yapmışlığımız vardır.
Bakım çalışması sırasında trafo patlamış, yüksek akıma kapılmış. Dört gün hastanede yaşam mücadelesi verdi ve maalesef onu kaybettik. İşverenlerin yargılandığı dava hâlâ sürüyor.
***
Şimdi sizi, Sedat’ın hayatını kaybettiği tarihten 7 yıl öncesine götürmek istiyorum…
2012 yılının aralık ayıydı. BEDAŞ Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan, ancak kayıtta alt işverenlerde çalışıyor gözüken taşeron işçiler, “işçi sağlığı ve iş güvenliği” tedbirlerinin alınması için bir imza kampanyası başlatmıştı. Bu çalışmaya öncülük eden isimlerden biri de Sedat’tı. Kadrolu işçi statüsünde olmasına rağmen, taşeron işçilerin mücadelesini kendi mücadelesi saymıştı.
Kampanyayı anlatınca ona birlikte haber yapmayı önerdim. Hemen kabul etti. Şimdi size 2012’de yaptığımız o haberi sunuyorum:
BEDAŞ İŞÇİLERİNDEN İMZA KAMPANYASI
Kısa süre önce Tes-İş İstanbul 1 No’lu Şubeye üye olan taşeron işçiler, imza kampanyasını sendika ile birlikte yürütüyor. Tes-İş daha önce Bölge Çalışma Müdürlüğüne başvuru yaparak, taşeron işçilerin de TİS haklarından yararlanmasını istemişti. Kampanya çerçevesinde işyerlerinde toplantılar yapılırken, Sultançiftliği ve Arnavutköy şebekelerinde yapılan toplantılara kadrolu-taşeron yüzlerce işçi katıldı. Taşeron firmada çalışan işçiler, kadrolu işçilerle aynı haklara sahip olmamaları nedeniyle sürekli iş kazaları ile karşı karşıya kalıyor. Elektrik çarpması sonucu yanıklar, sepetli ve arıza arabalarından, kemersiz çıkılmak zorunda kalınan direklerden düşmeler hayatları karartıyor. Son olarak bir yıl önce, bir taşeron işçi 35 bin voltluk akıma kapılmış, kangren olan sağ kolu kesilmek durumunda kalmıştı.
TEDBİRLER ALINMIYOR
Alt işveren olarak anılan taşeron firmalar, maliyetten kaçmak için işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini yeterince almıyor. Bu durumu “bile bile ölüme göndermek” olarak ifade eden işçiler yeterli denetimlerin yapılmamasına da tepkili. BEDAŞ’ta son olarak bir denetimin gerçekleştiğini söyleyen işçiler, uygunsuz koşullarda çalışmaya onay verilmesini hayretle karşıladıklarını söylüyor. Alt işveren uygulamasını kabul etmeyen işçiler, topladıkları imza metninde bu durumu şu cümlelerle ifade ediyor; “İş Kanunu’nun 2. maddesi ile ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 06.09-10.05 2011 tarihli ve MA: 44-TŞ 42 numaralı raporu gereği, bizler işin başından bu yana BEDAŞ Genel Müdürlüğü’nün işçiyiz…” Alt işveren işçisi görülmeleri halinde dahi işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin önlem alınmamasını kabul etmeyen taşeron işçiler, TİS’ten doğan haklarından hareketle, kadrolu işçilerle aynı koşullarda çalışmayı talep ediyor.
İŞÇİLERİN TALEPLERİ
- Sağlıklı ve güvenlikli bir şekilde çalışmanın sağlanabilmesi
- Bu işçilere iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verilebilmesi
- Karşı karşıya olduğu riskler konusunda bilgilendirilebilmeleri
- Kişisel koruyucu donanımlarının tam ve eksiksiz şekilde verilerek çalışmalarının sağlanabilmesi
- Bu işçilerin çalışma koşullarına uygun periyodik sağlık kontrollerinden geçirilebilmeleri
- İşyeri iş sağlığı ve iş güvenliği kurullarında işçilerin de sorunlarının konuşulması
- Bu işçilerin de anılan kurullarda temsil edilmelerinin sağlanabilmesi
- Var olan sorunların çözülebilmesi
- Bu taleplerin karşılanması için BEDAŞ Genel Müdürlüğünde, sendikanın yöneticileri ve kurum uzmanlarının katılımıyla ortak bir toplantının yapılması.”
***
Yukarıdaki haberde de geçiyor: İşçilerin o dönem imza toplamasını hızlandıran şey taşeron işçilerden birinin 35 bin voltluk elektrik akımına kapılmasıydı.
Bugünden geriye baktığımızda; toplantılar, imza kampanyaları, uzun yıllar süren mücadeleler ne yazık ki enerjide iş güvenliğine dair somut kazanımlar getirmedi. Belki daha kitlesel ölümleri geciktirdi o kadar. Çünkü sermaye-devlet eliyle yürütülen taşeronlaştırma operasyonu, sendika ve işçilerin çabasından çok daha kapsamlı, çok daha sistematik ve çok daha süratliydi.
Gelinen yerde, ölüm riski en yüksek yerlerin bakım-onarım işleri taşeron firmalara ihale edildi. Firmaların da canına minnet! Kâr hırsı yüzünden taşeron işçiler korumasız-eğitimsiz vaziyette risk bölgelerine gönderildi. İş cinayetlerine açık davetti bu. Üstüne üstlük taşeron işçilere “hızlı çalışma”, “performans” ve “parçabaşı iş” baskısı yapıldı.
Taşeronlaştırma operasyonunun diğer ayağında ise; kadrolu işçilerin zaman içinde çözülerek taşeron sisteme dahil edilmesi vardı. Çünkü “taşeron canavarına” kalifiye işçiler de lazımdı. Böylece ekonomik zorluk yaşayan, birden fazla çocuğunu okutmaya çalışan ve emekliliği yaklaşan kadrolu işçilere tazminatlarını alarak işten çıkmaları yönünde teşvikler yapıldı. Sosyal güvenceyi feda etmelerine karşılık olarak işçilere, işçi sağlığı ve iş güvenliğinden arındırılmış görece yüksek ücretler sunuldu.
Bu nedenledir ki…
Sedat Yeşilköy’ün önceki işçiler gibi 35 bin voltluk elektrik akımına kapılarak can vermesi; tarihin talihsiz bir rastlantısı değil, taşeronlaştırma sistemiyle alt yapısı örülen kapitalist bir iş cinayetidir.
Ve yine aynı nedenledir ki; iş cinayetlerine dair gördüğünüz, okuduğunuz, paylaştığınız haberlerdeki her 1 rakamda ‘Sedat’ların hikayesi saklıdır.
20 Ocak 2020
https://www.evrensel.net/yazi/85565/2019-is-cinayetleri-rakam-degil-birer-can-i-1in-hikayesi