Tek adam yönetimini seçimde yenebilecek ya da yenilgiye uğratabilecek bir güçten yana taraf olmak. Aydınlar, toplumun ilerici ve demokrat kesimleri siyasal tercihini bununla sınırlı tutabilir mi? Tek adamın yenilmesi, tarihe karışması elbette önemli. Fakat Türkiye’nin, işçi ve emekçilerin, yoksul halkın bu darboğazdan çıkışı, kurtuluşu nasıl olacak?
“Türkiye halkı iki kutuplu burjuva ittifak seçeneğine mecbur değil” derken, gelinen yerde “Üçüncü seçenek de beklenen heyecanı yaratmadı” diyerek yüzünü yeniden iki bloktan birine, Millet İttifakı’na dönen aydınların sayısı az değil. Burada temel sorun “ittifak heyecanını” seçim anketleri ve seçim aritmetiğiyle sınırlı tutmaktır. İttifak ihtiyacı ve ittifak denklemini salt aritmetikle ölçmeye kalkmak politik sefalete düşmek anlamına gelir. Aynı zamanda sermaye politikalarından, düzen siyasetinden kopuşu göze almamak ve kendi politik varlık nedenini yok saymak anlamına gelir.
Tek adamı gönderelim de yerine ne koyalım? 2017’ye kadar, yaklaşık 200 bin işçinin grevini yasaklayan, özelleştirmelerde tam gaz ilerleyen AKP’li hükümetin bakanı, bugünün DEVA lideri Babacan’ın ekonomi programını mı koyalım? 7 Haziran 1 Kasım seçimleri arasında yaşanan katliamlarla ilgili “Bir konuşursam milletin içine çıkamazlar” diyen ama bir türlü konuşmayan dönemin AKP’li Başbakanı, bugünün Gelecek Partisi lideri Davutoğlu’nun siyasal programını mı koyalım? Hadi olmadı İYİ Partisiyle, Saadet’iyle, DP’si ve CHP’siyle, ortaya karışık melez bir burjuva program mı koyalım?
“Üçüncü seçenek” ya da halk seçeneği çalışmaları tam da bu anlayışı reddediyor. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışı ile memleket düze çıkabilir mi? Siyasette burjuva pragmatizmle yola çıkanlar ve halka dayanmak yerine düzen bloklarından birine yaslananlar, memleketi “yeni düzenden” kurtarmak adına eski düzene teslim ederek bu yolculuğu tamamlayabilirler ancak. Yakın tarihimizde de görüldüğü üzere bunun vebali ve siyasal sonuçları hep ağır olmuştur.
İttifaklarda heyecanı nerede aramalıyız? TPI Composite ve ETF işçilerinin fabrikaya kapanma eylemlerinde, Atışkan Alçı grevinde, Somalı madencilerin yürüyüşünde, Serel Seramik ve Asen Metal işçi direnişlerinde, sağlık emekçilerinin iş bırakma eylemlerinde aramalıyız. Örneğin aydınların son haftalarda cereyan eden işçi grev ve direnişleriyle buluşmamış olmaları düşündürücü değil mi? Elbette burada iğneyi de kendimize batırıyoruz. Bu buluşmaların sağlanmasında önümüze görev de koyuyoruz.
İttifak heyecanını fındık üreticisinin çilesinde, yurdun dört bir yanında toprağı ve dereleri için direnen köylülerin mücadelesinde aramalıyız. İttifak ihtiyacı elzemdir, Soma’da 43 saat sonra bataklıktan cansız bedeni çıkarılan işçi hikayelerinin son bulması içindir!
İşçi ve emekçilerin, halkın birikmiş acil talepleri seçimleri beklemez. Mücadele ve birlik bugünün ihtiyacıdır; seçim öncesi, seçim süreci ve seçim sonrasının ihtiyacıdır. O nedenle seçimleri de kapsayan ittifak arayışı, bu mücadelelerin içinde ya da bu mücadeleleri örgütlemek üzere inşa edilmelidir. İttifakların ya da ittifak heyecanının işçi sınıfı, emekçiler ve halk için anlamı budur. Bu heyecanı duyumsamak yoksul halkın iş, ekmek, özgürlük, demokrasi ve barış taleplerini içselleştirmeyi gerektirir.
Ekonomik krizin faturası emekçilerin üzerine yıkılırken sonbahar ve kış ağır geçecek. TİS’lerde ücretlere ek zam talebi, işten atmaların yasaklanması, öğrenciler için KYK borçlarının tümden silinmesi, fahiş fiyatlara tırmanan konut sorununun çözülmesi vb. talepler tam da halk ittifakının üzerinde yükseleceği mücadele konularıdır. Millet İttifak’ı “Seçimi bekle, alana inme, sizi siz değil biz kurtaracağız” derken, halk ittifakı girişimi “Beklemeyelim, taleplerimiz için harekete geçelim, birlikte değiştirelim” diyor.
Demokratik mücadele alanında da durum farklı değil. Ankara’da Alevi kurumlarına yönelik eş zamanlı saldırılar sürecin zorlu geçeceğinin işaretidir. Halk, Alevi’si Sünni’siyle kendi örgütlü gücünü inşa etmedikçe bu zorlu, provokasyonlarla dolu tünelleri geçemez. İrinlerinden boşalan çete-mafya-devlet gerçeği karşısında yapılması gereken yine aynı şeydir. Filler tepişirken bu tepişmenin karşısında düzene karşı bir halk örgütlenmesi çıkarılmalıdır. Yoksa tepişme kendiliğinden bir çöküş ve aydınlanma yaratmaz, demokrasi getirmez. Karanlığın eli kanlı lordları sadece el değiştirirler. Sistem bu gerici güçler üzerinden kendini yeniler. Bu nedenle fillerden birine yaslanarak ittifak zeminini genişletmeye çalışmak toplumu felakete götürür.
İttifak denkleminde bir tuzak da Kürt halkına yöneliktir. Kürt halkının siyasal tercihini doğrudan ya da dolaylı olarak Millet İttifakı’na, onun partilerine yedeklemeye çalışan bir siyasetten söz ediyoruz. Kürtleri ittifakta göstermeyen, Kürt sorununun çözümünü seçim sonrasına ve geleneksel inkar politikasına havale eden “inkarcı bir ittifak siyaseti”dir bu. Sonu hep hüsran olmuştur, yine öyle olmamalıdır. Aydınlar bu tuzağın köprüsü olmayı reddetmelidir. İşte Üçüncü Seçenek bu siyasetin karşısında halkların bağımsız iradesi, sigortasıdır.
Halk seçeneği, emek ve demokrasi ittifakı yolunda çalışmalar hızlanıyor. Şimdilik EMEP, HDP, TİP, EHP, TÖP, Halkevleri ve SMF’den oluşan, TKP ve Sol Parti’yi de ziyaret edecek olan 7’li yapı, ortak ilkeler manzumesinde sona yaklaştı. Çıkarılacak ortak çağrı metni, emek ve meslek örgütlerine de davetiye niteliğinde olacak. Üçüncü seçenek (siz buna düzen blokları dışında ikinci seçenek de diyebilirsiniz) çalışmaları, en geniş halk ittifakının kurulması içindir. İttifak heyecanı işte burada aranmalıdır. Heyecan emekten, demokrasiden, halktan yani kendinden taraf olmak ve çalışmalara aktif katılmaktır. İttifak heyecanı sadece merkezi düzeyde değil her fabrika ve işyerinde, kent ve kasabada, köylerde, okullarda, hastanelerde, kısacası yerellerde (aydınların da katılımıyla) halk seçeneğinin örgütlenmesidir.
İttifak çalışması heyecanı örgütlüyor. Sensiz bir kişi eksiğiz.
02 Ağustos 2022